YAYINLANMA : 18.06.2023 - 15:52 / GÜNCELLEME : 18.06.2023 - 15:59
KAMBİYO SENETLERİNE ÖZGÜ YABANCI PARA TAKİPLERİNDE TAZMİNAT VE KOMİSYON
I.GENEL OLARAK
Kambiyo senetlerine özgü haciz/iflas yolu ile takipte poliçenin, ödeme yerinde rayici olmayan bir para ile ödeneceği şart koşulduğu takdirde, bedeli, vade günündeki değerine göre o ülke parasıyla ödenebilir. Borçlu, ödemede geciktiği takdirde, hamil poliçe bedelinin dilerse vade günündeki, dilerse ödeme günündeki kura göre ülke parasına dönüştürülerek ödenmesini isteyebilir.
Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin 3095 Sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince; sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanacağını düzenleme altına almıştır.
Çek, bono, poliçeye dayalı olarak başlatılacak kambiyo senetlerine özgü haciz yahut iflas yolu ile takipte alacaklı elinde bulunan kıymetli evrakta yazılı ödenmeyen bedeli, vadeden itibaren işleyen temerrüt faizi varsa protesto ve ihbarname giderlerini, binde üç komisyon ücretini ve sadece çeke dayalı başlatılacak takiplerde %10 tazminatı talep edebilir.
Kanaatimce çeke dayalı olarak başlatılacak takiplerde ödeme günü yahut öncesinde hamile yapılan kısmi ödemeler düşüldükten sonra ödenmeyen kısım için tazminatın talep edilmesi daha doğru olacaktır. Bununla birlikte karşılıksız çeke binaen başlatılacak yabancı para takiplerinde talep olunabilecek çek tazminatına da 3095 Sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince faiz talep edilebilmelidir.
Borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı bu alacağın aynen veya vade ya da fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parası ile ödenmesini talep etmeyerek takip tarihindeki Türk lirası üzerinden alacağın talep edilmesi halinde anapara ve buna eklenebilecek tazminatın bulunması halinde söz konusu alacak kalemlerine reeskont avans faizi (değişen oranlarda) talep olunabilir.
Alacağın temelini teşkil eden kambiyo takibinde vadeden sonra, alacaklının takip talebinde bulunmakla elde edebileceği tazminat ve komisyon hakkı Türk Ticaret Kanunu’nda ayrı ayrı düzenleme altına alınmıştır.
Yabancı ülke parası ile ödeme
T.T.K 711- (1) Poliçenin, ödeme yerinde rayici olmayan bir para ile ödeneceği şart koşulduğu takdirde, bedeli, vade günündeki değerine göre o ülke parasıyla ödenebilir. Borçlu, ödemede geciktiği takdirde, hamil poliçe bedelinin dilerse vade günündeki, dilerse ödeme günündeki kura göre ülke parasına dönüştürülerek ödenmesini isteyebilir.
(2) Kanuni rayici olmayan paranın değeri, ödeme yerindeki ticari teamüllere göre belirlenir. Bununla beraber, düzenleyen, ödenecek paranın poliçede yazılı belirli bir rayice göre hesap edilmesini şart edebilir.
(3) Düzenleyen, ödemenin belirli bir para ile yapılmasını (aynen ödemeyi), şart koşmuş ise birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanmaz.
(4) Poliçe bedeli, düzenlenme ve ödeme yeri olan ülkelerde aynı adı taşıyan, fakat değerleri birbirinden farklı olan para ile gösterildiği takdirde ödeme yerindeki para kastedilmiş sayılır.
Çek Takiplerinde
T.T.K 783/3 md. Muhatap nezdinde karşılığı kısmen veya tamamen bulunmayan bir çek düzenleyen kişi, çekin karşılıksız kalan bedelinin yüzde onunu ödemekle yükümlü olduktan başka, hamilin bu yüzden uğradığı zararı da tazmin eder.
T.T.K 810 md. Hamil, başvurma yolu ile;
a) Çekin ödenmemiş olan bedelini,
b) İbraz gününden itibaren bu tutarın faizini,
c) Protestonun veya buna denk olan belirlemenin ve gönderilen ihbarnamelerin giderleri ile diğer giderleri ve
d) Çek bedelinin binde üçünü aşmamak üzere komisyon ücretini, isteyebilir.
Poliçe ve Bonoya Dayalı Takiplerde
T.T.K MADDE 725- (1) Hamil başvurma yoluyla;
a) Poliçenin kabul edilmemiş veya ödenmemiş olan bedelini ve şart kılınmışsa işlemiş faizi,
b) Vadenin gelmesinden itibaren işleyecek faizi,
c) Protestonun ve hamil tarafından tebliğ olunan ihbarların giderleriyle diğer giderleri ve
d) Poliçe bedelinin binde üçünü aşmamak üzere komisyon ücretini, isteyebilir.
Tazminat ve Komisyonda Sorumluluk
6102 Sayılı T.T.K'nun 783/3. maddesi; "Muhatap nezdinde karşılığı kısmen veya tamamen bulunmayan bir çek düzenleyen kişi, çekin karşılıksız kalan bedelinin %10'unu ödemekle yükümlü olduktan başka, hamilin bu yüzden uğradığı zararı da tazmin eder" hükmünü içermektedir.
Çeki düzenleyen kimsenin, bu çekin karşılığı olan miktarı, ibraz süresi içerisinde muhatap banka nezdinde bulundurması zorunludur. Çek tazminatından çeki düzenleyen (keşideci) sorumlu olup, cirantaların çek tazminatından dolayı sorumlulukları bulunmamaktadır.
Ancak, aynı Kanunun “Başvurma hakkının kapsamı” başlığı altında düzenleme altına alınan hükmünde;
T.T.K 810 (1) Hamil, başvurma yolu ile;
a) Çekin ödenmemiş olan bedelini,
b) İbraz gününden itibaren bu tutarın faizini,
c) Protestonun veya buna denk olan belirlemenin ve gönderilen ihbarnamelerin giderleri ile diğer giderleri ve
d) Çek bedelinin binde üçünü aşmamak üzere komisyon ücretini, isteyebilir. şeklindeki hükmü gereğince, cirantalardan komisyon ücreti talep edilebilir.
Yabancı Para Takiplerinde Seçimlik Hakkın Kullanılması
İcra ve İflas Kanununda takip talebinin düzenleme altına alındığı Madde 58/3 ve devamı hükümleri incelendiğinde; alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizinin gösterilmesi düzenleme altına alınmıştır.
2004 sayılı yasada yabancı bir para alacağı hakkında doğrudan doğruya takip yapılamayacağı, kamu düzeni gerekçesiyle devletin hükümranlık haklarının bir gereği olarak, yabancı para üzerinden icra takibi yapılmasını yasaklamıştır. (https://www.hukukihaber.net/icra-ve-iflas-kanunu-583-madde-incelemesi-kamu-duzenine-aykirilik) Buna göre takibin Türk lirası üzerinden başlatılması zorunludur. Başka bir deyişle alacak, ancak takip tarihi itibariyle Türk lirası karşılığı üzerinden gösterilmek suretiyle başlatılabilecektir.
İcra ve İflas Kanunu 58/3 madde düzenlemesi takip hukuku yönünden büyük bir önem ihtiva ettiğinden bu kapsamda kambiyo senedinin ödeme yerinde rayici olmayan bir para ile ödeneceği şart koşulduğu takdirde, bedeli, vade günündeki değerine göre o ülke parasıyla ödenebilir. Borçlu, ödemede geciktiği takdirde, hamil çek/bono/poliçe bedelinin dilerse vade günündeki, dilerse ödeme günündeki kura göre ülke parasına dönüştürülerek ödenmesini isteyebilecektir.
Sonuç olarak, alacaklının Türk Borçlar Kanunu'nun 99. ve Türk Ticaret Kanunu’nun 711. maddeleri uyarınca yabancı para alacağı ile ilgili seçimlik hakkını, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılması yönünde kullanması halinde, takip konusu alacak tahsil tarihine kadar yabancı para alacağı olarak değerlendirileceğinden, alacaklı, bu alacağa 3095 Sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince vade tarihinden fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz isteyebilecektir. Buna bağlı olarak kambiyo senedinde yazılı miktara isabet edecek tazminat ve komisyonunda döviz cinsinden talep edilerek alacağın tahsili yoluna gidilmesinde sakıncalı bir yön bulunmamaktadır.
II. GÜNCEL YARGI KARARLARI
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/15653 Esas ve 2017/7517 Karar
Alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçluların icra mahkemesine başvurularında, çekte ciranta olduklarını, çek tazminatından sorumlu olmadıklarını ileri sürerek takibin çek tazminatı ve buna bağlı ferileri yönünden iptalini talep ettikleri, mahkemece çek tazminatı ve komisyon yönünden takibin iptaline karar verildiği görülmektedir.
6102 Sayılı T.T.K'nun 783/3. maddesine göre; "Muhatap nezdinde karşılığı kısmen veya tamamen bulunmayan bir çek düzenleyen kişi, çekin karşılıksız kalan bedelinin %10'unu ödemekle yükümlü olduktan başka, hamilin bu yüzden uğradığı zararı da tazmin eder". Çeki keşide eden kimsenin, bu çekin karşılığı olan miktarı, ibraz süresi içerisinde muhatap banka nezdinde bulundurması zorunludur.
Görüldüğü üzere çek tazminatından çeki düzenleyen (keşideci) sorumlu olup, cirantaların çek tazminatından dolayı sorumlulukları bulunmamaktadır. Ancak, aynı Kanunun 810 /1-d maddesi gereğince; çek komisyonundan cirantaların sorumlu olduğu açıktır.
Somut olayda; takip talebinde ve ödeme emrinde çek tazminatından sadece keşidecinin sorumlu olduğu, bu miktarın diğer borçlular yönünden borçtan düşüleceği açıkça belirtildiği, dolayısıyla borçlu cirantaların icra mahkemesine yapmış oldukları bu yöndeki başvurunun fuzuli olduğu ve hukuki yararları bulunmadığı gibi, mahkemece HMK'nun 26. maddesine aykırı olarak, talep olmadığı halde komisyon yönünden de takibin iptaline hükmolunması doğru değildir.
O halde mahkemece borçluların borca kısmi itirazlarının reddine karar verilmesi gerekirken, HMK'nun 26. maddesine de aykırı olarak yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/5457 Esas ve 2020/3394 Karar
Alacaklı tarafından başlatılan çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, sair şikayetlerinin yanı sıra yabancı para alacağına, takip talebi ve ödeme emrinde gösterilen %8 faiz oranına göre değil 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesine göre faiz hesaplanması gerektiğini ileri sürerek icra müdürlüğünce yapılan 19.12.2017 tarihli dosya hesabı ile bu hesaplama dikkate alınarak gönderilen 20.12.2017 tarihli muhtıranın iptali isteminde bulunduğu, mahkemece bilirkişi raporundaki %8 oranı üzerinden yapılan hesaplama tablosuna (2. seçenek) itibar edilerek fazla faiz hesabı bulunmadığı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince faiz hesaplanması gerektiği gerekçesi ile bilirkişi raporundaki buna uygun hesaplama tablosu doğrultusunda (1. seçenek) 09.12.2017 tarihi itibariyle borçlunun bakiye borç miktarının 88.875,07 TL olarak tespitine, aşan miktarın tespitine karar verildiği, kararın taraflarca temyiz edildiği görülmektedir.
Borçlu, icra takibinin şekline göre İİK’nun 168. maddesi uyarınca her türlü itirazını, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 5 günlük sürede icra mahkemesine bildirmeye mecburdur. Borçlunun takip talebinde istenen işleyecek faiz oranına itirazı da borca itiraz niteliğinde olduğundan bu maddede öngörülen zorunluluğa ve kurala tabi olup bu husustaki itirazını icra mahkemesine bildirmelidir.
Öte yandan, takip talebinde istenen faiz oranının cinsinin belirtilmesi ya da istenen faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmesi durumunda o cins faiz oranının istendiğinin kabulü gerekeceğinden ödeme emrine yasal sürede itiraz edilmemiş olsa bile faizin istenen faiz türüne göre ve değişen oranlarda hesaplanması gerekir. Ancak, takipte talep edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen işleyecek faizin türünün gösterilmemesi ve oranının yasal ya da ticari faiz oranlarından birine denk gelmemesi halinde aynı sonuca varılamaz. Bu durumda, itiraz edilmeyerek kesinleşen oran üzerinden faizin hesaplanması gerekecektir.
Somut olayda borçlunun ödeme emri tebliğ tarihine göre yasal süre içerisinde işlemiş faiz miktarına ya da işleyecek faiz oranına bir itirazı olmadığı ve takip talebinde istenen yıllık % 8 faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmediği anlaşılmakla takipten sonrası için yıllık % 8 faiz oranının akdi faize dönüştüğünün kabulü gerekmektedir.
Bununla birlikte; 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi; sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır, hükmünü amirdir.
Bölge Adliye Mahkemesince hükme esas alınan 2.03.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince kamu bankaları tarafından bildirilen faiz oranlarına ( yıllık %4, %4,95, %4.10, %3.70, %2.65, %2.05, %2.25, %4.60) göre birer yıllık dönemler halinde faiz miktarının hesaplandığı görülmüş ise de; söz konusu faiz oranlarının itiraz edilmeksizin kesinleşen ve akdi faize dönüşen yıllık % 8 oranından düşük olduğu görülmektedir.
Bu tespitler doğrultusunda, alacaklı tarafından takipte istenen işleyecek faiz oranının itirazsız kesinleşmesi nedeniyle akdi faize dönüştüğü ve bu oranın da 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince, Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranından yüksek olduğu anlaşıldığından bilirkişi raporunun 2 nolu seçeneğindeki hesaplama yöntemi buna uygun ise de şikayet konusu edilen 19.12.2017 tarihli dosya hesabında, icra dosyasında bulunan tasarrufun iptali ilamındaki yargılama gideri ve vekalet ücretine yer verilmediği halde bu alacak kalemleri de dikkate alınarak dosya hesabı yapıldığından rapor bu yönüyle hüküm kurmaya elverişli değildir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince; yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması cihetine gidilmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/3268 Esas ve 2015/5617 Karar
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 99/son maddesi gereğince; “Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. ''Buna göre; alacaklının seçimlik hakkı mevcut olup, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılmasını istemesi halinde, takip konusu alacak tahsil tarihine kadar yabancı para alacağı olarak değerlendirileceğinden, alacaklı, bu alacağa 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince vade tarihinden fiili ödeme tarihine kadar Devlet Bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz isteyebilir.
Somut olayda, üç adet bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, alacaklının takip talebinde, asıl alacağı ve asıl alacağa işlemiş faizi yabancı para olarak (USD) istediği, İİK’nun 58/3. maddesinin emredici nitelikteki hükmü gereğince yabancı para üzerinden istenen toplam alacağın TL karşılığını gösterdiği, bu haliyle, seçimlik hakkını fiili ödeme günündeki kur üzerinden ödeme yapılması yönünde kullandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; alacaklı, yabancı para alacağı olan asıl alacak için 3095 Sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince takip tarihinden fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden işleyecek faiz talep edebilir.
Mahkemece borçlunun şikayetinin bu ilke ve kurallar doğrultusunda değerlendirilmesi ve gerektiğinde bilirkişi raporu aldırılarak, bakiye borcun hesaplattırılması gerekirken, alacaklının yabancı para alacağının takip tarihindeki kurdan Türk Lirası'na çevrildiği takipten sonra değişen oranlarda avans faizi talebinin doğru olduğundan bahisle işleyecek faiz oranına itirazın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2013/23057 Esas ve 2013/35405 Karar
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 99/son maddesine göre (mülga 818 sayılı BK'nun 83/son maddesi) “Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. ''Buna göre; alacaklının seçimlik hakkı mevcut olup, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılmasını istemesi halinde takip konusu alacak tahsil tarihine kadar yabancı para alacağı olarak değerlendirileceğinden bu alacağa 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince vade tarihinden fiilen ödeme tarihine kadar Devlet Bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz isteyebilir.
Somut olayda, alacaklının takip talebinde asıl alacak, asıl alacağa işlemiş faiz, çek tazminatı ve komisyon bedelini yabancı para olarak (euro) gösterdiği ve toplam yabancı para alacağının(euro) faiziyle birlikte tahsilini istediği, bu haliyle, seçimlik hakkını fiili ödeme günündeki kur üzerinden ödeme yapılması yönünde kullandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince, takip dayanağı çekin ibraz tarihinden takip tarihine kadar, devlet bankalarından o yabancı para için açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödedikleri en yüksek faiz oranları sorularak tespit edildikten sonra bilirkişiye hesaplama yaptırılarak, alacaklının talep edebileceği işlemiş faiz miktarı saptanmalı, takip tarihinden sonrası için işleyecek faizin nitelik ve oranı da yukarıdaki ilkeler doğrultusunda belirlenerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, T.C. Merkez Bankası'nın ticari işler için öngördüğü reeskont(avans) faiz oranlarına göre hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibar edilerek sonuca gidilmesi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/23228 Esas ve 2014/26420 Karar
Alacaklının borçlular aleyhinde her biri 150.000,00 ABD doları bedelli üç adet bonoya dayalı olarak, 410.000,00 ABD doları asıl alacak ve 7.116,99 ABD doları işlemiş faizi olmak üzere, toplam 417.116,99 ABD dolarının faiziyle birlikte kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile tahsilini talep ettiği, harca esas değeri 744.970,94 TL olarak gösterdiği, dosyada bir kısım tahsilatların yapıldığı, alacaklı vekilinin 06.12.2013 tarihinde döviz kurunun nazara alınarak bakiye borcun hesaplanması talebi üzerine, icra müdürlüğünce alacak, takip tarihi itibariyle TL'ye çevrilip bu tutar üzerinden takip başlatıldığı ve alacağın fiili ödeme tarihi itibarı ile tahsilinin talep edilmediği nedeni ile TL üzerinden hesaplama yapıldığı, alacaklı vekilinin bu hesaplamaya karşı şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, yabancı paranın takip tarihi itibariyle TL'ye çevrilerek TL olarak tahsilinin talep edildiği kabul edilerek şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 99/son maddesi gereğince; “Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. ''Buna göre; alacaklının seçimlik hakkı mevcut olup, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılmasını istemesi halinde, takip konusu alacak tahsil tarihine kadar yabancı para alacağı olarak değerlendirileceğinden, alacaklı, bu alacağa 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince vade tarihinden fiili ödeme tarihine kadar Devlet Bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz isteyebilir.
Somut olayda, alacaklının takip talebinde, asıl alacağı ve asıl alacağa işlemiş faizi yabancı para olarak (USD) istediği, yabancı para üzerinden istenen toplam alacağın TL karşılığını İİK ’nun 58/3. maddesinin emredici nitelikteki hükmü gereğince göstererek yaptığı takipte, takipten sonra da %10,50 oranında (USD) faizi ile birlikte tahsilini istediği ve bu haliyle, seçimlik hakkını fiili ödeme günündeki kur üzerinden ödeme yapılması yönünde kullandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; alacaklı, yabancı para alacağı olan asıl alacak için 3095 Sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince takip tarihinden fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden işlemiş faiz talep edebilir.
Mahkemece alacaklı şikayetinin bu ilke ve kurallar doğrultusunda değerlendirilmesi gerekirken seçimlik hakkını fiili ödeme tarihi olarak kullanmadığı kabul edilerek yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi isabetsiz olup, mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulması gerekirken, Dairemizce onandığı anlaşılmakla karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.