YAYINLANMA : 29.09.2022 - 10:57 / GÜNCELLEME : 27.12.2022 - 12:17
İCRA TAKİBİNDE TAHSİL HARCI
I.GENEL OLARAK
Harçlar İcra ve İflas Kanunu 15.Maddesinde düzenleme altına alınmıştır. Buna göre, icra ve iflas harçlarını kanun tayin eder. Kanunda hilafı yazılı değilse, bütün harç ve masraflar borçluya ait olup neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın tahsil olunur (15/1 md).
İcra ve İflas hukuku, alacaklının devlet kuvveti yardımı ile alacağına kavuşmasını düzenleyen bir hukuk dalıdır. Hal böyle iken borçlunun icra marifetiyle borcu ödemesi karşılığında devletin yerine getirmiş olduğu faaliyeti gereği aldığı paraya harç denmektedir.
492 Sayılı Harçlar Kanununun 28/b maddesinde İcra Takiplerinde Tahsil Harcının, İcra alacağın ödenmesi sırasında, ödeme yapılmayan hallerde harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenmesi gerektiği düzenleme altına alınmıştır. Harç alacağı icranın yerine getirilmesiyle doğar. Konunun değeri üzerinden alınacak İflas Harçlarında da bu bent hükümleri uygulanır.
İlama dayanmayan takip isteklerinden alacak miktarının binde beşi peşin alınır. Peşin harçlar takip sonunda alınacak asıl harca mahsup olunur. İlama dayanmayan takiplerde alacaklı mahkemeye müracaata mecbur kalırsa, peşin alınan harç kendisine iade olunur. Veya alacaklının isteği üzerine mahkeme harçlarına mahsup edilir (H.K 29 md).
İcra takibinde tahsil harcından söz edebilmek için konusu para yahut para ile değerlendirilmesi mümkün olan şey hakkında başlatılan takipte borçluya ödeme emrinin tebliği ile takibin içinde bulunduğu hukuki safhanın belirlenmesi gerekmektedir. Hacizden önce, hacizden sonra veya para çevirmeden sonra doğabilecek tahsil harçları arasındaki durumlar harcın tahsili aşamasında birbirinden farklı durumları arz eder. Tahsil harcı icra takibinin konusu miktar üzerinden nispi olarak alınır.
Tahsil harcı icra takibinin en önemli masraf kalemlerinden biri olmakla, İ.İ.K 59 maddesi gereğince takip masrafları ile tahsil harcı da borçluya aittir. (İ.İ.K 15/1,-59 md)
Harçlar kanunda açıkça gösterildiği üzere icrada tahsil harçları; Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine hacizden evvel ödenen paralardan %4,55 oranında, Hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan %9,10 oranında ve Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi suretiyle tahsil olunan paralardan %11,38 oranında tahsil harcı alınır. Konusu para olan, borçlu hakkında başlatılan bir ilamsız takip sonrasında borçlunun arabasına haciz konulması sonrasında satıştan elde edilen paranın alacaklısına ödenmesi (reddiyatın gerçekleştirilmesi) esnasında alınması gereken tahsil harcı alınarak para ilgilisine ödenir.
Pratik uygulamada kanunun emrettiği tahsil harcı oranlarının icra dosyalarındaki hukuki durum gözetilmeden eksik ya da fazla hesap edilerek tahsil edilmesinin birtakım uyuşmazlıkların doğmasına sebebiyet verdiği gözlemlenmektedir. Harçlar Kanunu 20. Md. göre icra takiplerinde takipten sonra işleyecek olan faizler, harcın hesabında nazara alınamayacağı açıkça düzenleme altına alınmıştır. Kanunun emrettiği halin dışında tarafların mağduriyetine sebebiyet verecek şekilde harç miktarının belirlenmesini hukuk düzeni korumaz.
Ödeme Emri Tebliğ Edilmeyen Borçludan Tahsil Harcı Alınamaz
İcra dosyasında alınması gereken tahsil harcından bahsedebilmek için öncelikle borçlu -borçlular hakkında başlatılan takipte ödeme emrinin tebliği gerekmektedir. Ödeme emrinin tebliğinden evvel harcın doğması mümkün olmadığı gibi icra dosyasında birden çok borçlu olması halinde bunlardan kendisine ödeme emri tebliğ edilmeyen borçlu tarafından dosya borcunun ödenmesi halinde tahsil harcı alınması doğru olmayacaktır. Ödeme emrinin tebliğ edildiği diğer dosya borçlularından ancak harç alınabilir.
İhtiyati Haciz Kararına Dayalı Olarak Konulan Hacizler
Ödeme emrinin tebliğinden evvel ihtiyati haciz kararına dayalı olarak konulan hacizler sebebi ile yapılan tahsilattan tahsil harcı alınmaması gerekmektedir.
Limit İpoteğinin Tahsili Hakkındaki Takiplerde Tahsil Harcı
Bir alacağın teminatını teşkil etmek amacıyla üst sınır – limit ipoteği şeklinde tesis edilen teminatın paraya çevrilmesi nedeniyle dosyadan alınabilecek tahsil harcı limitte gösterilen miktarı geçmemesi gerekir.
İpotekli Alacakta Alacaklının Gaip Bulunması veya Borcu Almaktan İmtinaı (İ.İ.K 153. Md. Hükmüne göre Başlatılan Takiplerde Tahsil Harcı)
Tahsil harcı alınması hususu açıkça kanunlarda belirtilmiş olmakla borçlu hakkında başlatılan takiplerde tahsil harcı alınması hükmü kanun ile düzenleme altına alınmıştır. Ancak İ.İ.K 153. md. göre ipoteğin fekki talebi, bir icra takibi olmadığından, tahsil harcının tahakkuku koşulları oluşmaz. Bunun yanında, İİK'nun 153. maddesinde de, ipotek bedelinin depo edilip alacaklıya ödeme yapılması halinde harç alınacağına ilişkin bir yasal düzenleme de bulunmadığından maktu başvurma harcı dışında başka harç alınmaması gerekir.
İpotek Alacaklısının Başka Bir Dosyadan Satışa Çıkarılan İpotekli Yeri Alması Halinde Tahsil Harcı
İpotek alacaklısı tarafından borçlu hakkında başlatılan takipten başka bir takipte aynı ipotekli yerin satışa çıkarılması halinde ve ipotek alacaklısının diğer dosyadan yapılan satışta konu yerin kendisine ihale edilmesi durumunda ipotek alacaklısının alacaklı olduğu takip dosyasının tahsil harcı yükümlülüğünün doğduğu tarihte bulunduğu safha göz önünde bulundurularak, harca tabi miktar üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin B/I- 3. fıkrası (a) bendinde yazılı “Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine hacizden evvel ödenen paralardan” alınacak tahsil harcı oranında harç alınması gerekir.
Yabancı Para Alacaklarında Tahsil Harcı
Alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan takipte yabancı para alacağının fiili ödeme tarihindeki kur karşılığı üzerinden tahsili talebinde bulunulması halinde tahsil harcının alacağın ödenmesi sırasında alınması gerekmesi nedeni ile tahsil harcına esas matrahın, yabancı para alacağının fiili ödeme tarihindeki kur karşılığı (takip çıkış miktarı) üzerinden bulunacak miktar üzerinden hesaplanması gerekir.
II.GÜNCEL YARGI KARARLARI
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/736 Esas ve 2021/1156 Karar
Devletin, icra hukukundaki faaliyetine karşılık olmak üzere aldığı paraya icra harcı denir. İİK’nın 15. maddesinin 1. fıkrasına uyarınca "icra iflas harçlarını kanun tayin eder". Bu kanun, 492 sayılı Harçlar Kanunu'dur. Harçlar Kanununa bağlı (1) sayılı tarifenin (B) bölümünde icra ve iflas işlerinden alınacak harçlar ayrıntıları ile gösterilmiştir. İcra takibinin sonunda Devlet, icra takibini başarı ile sonuçlandırmış olması nedeni ile de harç alır. Konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bir şey (meselâ, taşınır, taşınmaz bir mal) olan icra takiplerinde buna tahsil harcı denir. Tahsil harcı, icra takibi konusunun değeri üzerinden nispi olarak alınır. Tahsil harcı da, borçluya ait olup, sonuçta ayrıca hüküm ve takibe gerek kalmaksızın borçludan tahsil olunur (İİK m. l5/1) (Kuru, Baki : İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, Ankara 2013, s. 118-119).
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine göre icra tahsil harcı, icranın yerine getirilmesiyle doğar.
Somut olayda ise; alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, 308.216 USD asıl alacak, 4.091,25 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 312.307,25 USD’nin takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek faizi ile tahsilinin talep edildiği, ödeme emri tebliği üzerine borçlunun borcun tamamına ve fer'îlerine itiraz ettiği, duran takibin devamını sağlamak amacıyla alacaklı tarafından icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasının talep edildiği, Tuzla İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.10.2011 tarihli ve 2010/411 E., 2011/288 K. sayılı kararı ile “1-İtirazın kaldırılmasına, takibin devamına, ana alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesine göre Devlet Bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanmasına, 2-Davacı lehine %40 tazminat 194.669TL’nin davalıdan tahsiline, 3-….toplam 287,90TL mahkeme masrafının davalıdan tahsiline, 4-Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari avukatlık ücret tarifesi uyarınca davacı lehine takdir edilen 360TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiline” karar verildiği, alacaklı vekilinin 07.10.2013 tarihinde icra dairesine başvurarak dosya borcunun haricen müvekkiline ödendiğini belirterek gerekli harçların alındıktan sonra haricen tahsilat nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasını talep ettiği, icra dairesince 07.10.2013 tarihinde yapılan dosya hesabında icra mahkemesinin itirazın kaldırılması kararında alacaklı lehine hükmedilen 194.669TL icra inkâr tazminatı ve 360TL vekâlet ücreti ile 287,90TL yargılama gideri kalemlerinin de dahil edilerek dosya hesabı yapıldığı, 08.10.2013 tarihli sayman mutemedi alındısı belgesinde tahsil harcının (vazgeçme) 4,55 oranında uygulandığı görülmektedir.
İtirazın kesin kaldırılması kararı ile borçlunun (ödeme emrine karşı) yapmış olduğu itiraz kaldırılmış, yani hükümden düşürülmüş olur. Bu karar üzerine borçlu sanki ödeme emrine hiç itiraz etmemiş gibi bir durum doğar.
Alacaklı, icra mahkemesinin itirazın kesin kaldırılmasına ilişkin kararını icra dairesine vererek itiraz üzerine durmuş olan (İİK m. 66) ilamsız icra takibine devam edilmesini (yani, borçlunun mallarının haczedilmesini) isteyebilir (İİK m. 78/1) (Kuru, s. 311).
İcra mahkemesi kararında öngörülen ve borçlunun belli bir meblağı ödemeye mahkumiyeti biçiminde beliren icra inkâr tazminatları (İİK m. 68/son) için de ilamlı icra yoluna gidilebilmelidir. Zira söz konusu hüküm tazminat talepleri açısından da bir eda emrini içermektedir. Genel mahkeme ilamlarında öngörülen tazminat alacakları ile icra mahkemesi ilamlarında öngörülen icra inkâr tazminatı alacakları arasında nitelik itibarı ile herhangi bir farklılık yoktur. Her iki tazminat alacağının öngörüldüğü karar birer nihai karar olup, bir eda emrini içermektedirler. Bu nedenle genel mahkeme ilamlarında yer alan tazminat alacaklarında olduğu gibi, icra mahkemesi ilamlarında öngörülen icra inkâr tazminatı alacakları için de ilamlı icra yoluna gidilmesinde herhangi bir sakınca yoktur (Tanrıver, Süha: İlamlı İcra Takibinin Dayanakları ve İcranın İadesi, Ankara 1996, s. 57).
Buna göre itirazın kaldırılması ilamı, itiraz üzerine duran icra takibinin devamını sağlayan bir ilam olup, itiraz üzerine durmuş olan ilamsız icra takibinin başlatıldığı dosyaya bu ilamın sunularak takibe devam edilmesi gerekir. İcra dairesince dosya borcunun itirazın kaldırılması ilamı doğrultusunda hesaplanarak bu miktar üzerinden takibe devam edilmesi zorunlu olup, ayrıca borçluya icra emri düzenlenip gönderilmesi gerekmez. Ancak ilamsız takipte yer almayan, itirazın kaldırılmasına ilişkin ilamda hüküm altına alınmış olan ve eda hükmü içeren inkâr tazminatı, yargılama gideri ve vekâlet ücreti alacaklarının tahsili için borçluya İİK’nın 32. maddesi uyarınca icra emri düzenlenerek tebliğ edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; itirazın kaldırılmasına ilişkin ilamda alacaklı lehine hükmedilen 194.669TL icra inkâr tazminatı ve 360TL vekâlet ücreti ile 287,90TL yargılama gideri kalemleri için borçluya icra emri gönderilmediği ve alacaklının bu alacak kalemlerinin tahsili yönünde talepte bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, alacaklı tarafından icra dosyasına sadece itirazın kaldırılmasına ilişkin ilamın sunulduğu, icra emri düzenlenmediği ve borçlu tarafa icra emri tebliğ edilmediğine göre, belirtilen alacak kalemlerinin icrası yerine getirilmediğinden 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesine göre harç alacağı doğmamıştır.
O hâlde itirazın kaldırılması ilamında yer alan inkâr tazminatı, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin dosya hesabına dahil edilmesi mümkün değildir.
Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/2322 Esas ve 2021/3043 Karar
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
İcra takiplerinde, takip çıkış miktarı üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin B/I- 3. fıkrasına ve takip safhasına göre tahsil harcı alınır. Ancak bu tahsil harcının doğabilmesi için takibin o safhasının yerine getirilmesi gerekir (Ödeme veya icra emrinin tebliği, haciz işleminin yapılması veya satış işleminin kesinleşmesi gibi).
Ödeme emri veya icra emrinin tebliğe çıkarılması, fakat tebliğ edilmesinden önce yapılan ödemelerden ve aynı dönemde icra takibinden vazgeçilmesi halinde tahsil harcı almak mümkün değildir.
Somut olayda, borçlu...’ye örnek 10 numaralı ödeme emrinin, 22.08.2017 tarihli Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş. ... Posta Dağıtım Merkezi Müdürlüğü cevabi yazısına göre ‘… barkot numaralı tebligatın 18.08.2015 tarihinde daimi çalışan ...ın imzasına tebliğ edildiği..’ ifade olunduğu, ayrıca haricen tahsil ve feragat beyanının ise 14.08.2015 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, ödeme emrinin tebliğinden önce feragat beyanında bulunulduğu dikkate alınarak, borçludan tahsil harcı alınması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde mahkemece, şikâyetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/1648 Esas ve 2020/10022 Karar
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine genel haciz yoluyla başlatılan takipte; borçlu, tahsil harcının tahakkuk ettirilebilmesi için ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi gerektiğini, ihtiyati haciz işlemi takip işlemi sayılamayacağından, ihtiyati haciz kapsamında haczedilen paraların iadesi nedeniyle tahsil harcı alınmasının mümkün olmadığını, bu konuda yasal bir düzenleme olmadığını ileri sürerek, alınan harcın iadesi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği, borçlunun istinaf yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; borçlunun istinaf başvurusunun esastan reddine, karar verildiği görülmektedir.
İcra takiplerinde, takip çıkış miktarı üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin B/I- 3. fıkrasına ve takip safhasına göre tahsil harcı alınır.
Ancak bu tahsil harcının doğabilmesi için takibin o safhasının yerine getirilmesi gerekir (Ödeme veya icra emrinin tebliği, haciz işleminin yapılması veya satış işleminin kesinleşmesi gibi). Ödeme emri veya icra emrinin tebliğe çıkarılması, fakat tebliğ edilmesinden önce yapılan ödemelerden ve aynı dönemde icra takibinden vazgeçilmesi halinde tahsil harcı almak mümkün değildir (HİGM 20.02.1989 T. 8385 sayılı genelgesi).
492 Sayılı Harçlar Kanuna ekli I sayılı tarifenin icra iflas harçları B bölümünün I-3. maddesindeki tahsil harcının, ancak ödeme emri veya icra emri tebliğinden sonraki işlemler nedeniyle alınacağı öngörülmüştür (12. HD 10.03.2003 T 1505 - 4760 Sayılı ilamı).
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 264. maddesinin son fıkrasında; “Borçlu müddeti içinde ödeme emrine itiraz etmez veya itirazı icra mahkemesince kesin olarak kaldırılır veya mahkemece iptal edilirse, ihtiyati haciz kendiliğinden icrai hacze inkılabeder” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre; genel haciz yoluyla yapılan takipte, ödeme emrinin tebliğinden sonra borçlu tarafından yasal süre içerisinde ödeme emrine itiraz edilmemesi ya da itirazın icra mahkemesince kesin olarak kaldırılması veya mahkemece iptal edilmesi halinde ihtiyati haciz kendiliğinden kesin hacze dönüşecektir.
Somut olayda, borçlu şirkete ödeme emrinin 17/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 18/10/2018 tarihli dilekçesiyle borç miktarının 119.672,50 TL'sini kabul ederek borca kısmi itiraz ettiği, kabul ettiği borç miktarı olan 119.672,50 TL'yi 23/10/2018 tarihinde icra dosyasına yatırdığı, bu miktar üzerinden 23/10/2018 tarihinde (% 4,55 oranında) 5.445,10 TL tahsil harcı alındığı, borçlunun yasal süre içerisindeki borca kısmi itirazı üzerine icra müdürlüğünce 23/10/2018 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, alacaklının açtığı itirazın iptali davasında verilen ihtiyati haciz kararı uyarınca ihtiyati hacizler uygulandığı, ancak şikayet tarihi itibari ile itirazın kesin olarak kaldırılmasına ya da iptaline karar verildiğine ilişkin herhangi bir mahkeme kararının icra dosyası içerisinde olmadığı, dolayısıyla ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmediği, buna göre ödeme emrinin tebliğinden sonra, hacizden önceki dönemde borçlunun kalan dosya borcu için 31/12/2018 tarihinde 581.819,91 TL ve 102.674,10 TL olmak üzere toplam 684.494,01 TL (ihtiyati haciz bedelini) yatırdığı, bu miktar üzerinden 03/01/2019 tarihinde %9,10 oranında 67.020,74 TL tahsil harcı kesildiği görülmektedir.
492 Sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin icra harçlarını düzenleyen B-1/3-a maddesine göre; ödeme, ödeme ve icra emrinin tebliğinden sonra, fakat hacizden önce yapılmışsa, ödenen paralardan % 4,55 tahsil harcı alınmaktadır.
Bu durumda, ödemenin, ödeme emrinin tebliğinden sonra fakat hacizden önce yapıldığı dikkate alınarak, borçludan takip safhasına göre, % 4,55 oranında tahsil harcı alınması gerekirken, % 9,10 oranında tahsil harcı alınması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, İlk Derece Mahkemesince, şikâyetin kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi ve istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/6340 Esas ve 2019/4917 Karar
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine ilama dayalı olarak başlatılan takipte, alacaklı vekilinin icraya konu ilamın henüz kesinleşmediğini, borçlu şirket tarafından icra dosyasına yatırılan teminat mektubu neticesinde tehiri icra kararı alındığını ve icra takibinin durduğunu, 24/06/2016 tarihinde icra dosyasından feragat ettiklerini ve %2,27 oranında tahsil harcının yatırılmasına rağmen icra müdürlüğünce dosyadaki teminat mektubunun tahsilat anlamına geldiği ve % 4,55 tahsil harcı ile % 2 cezaevi harcı alındığında dosyanın işlemden kaldırılacağına karar verildiğini, bu kararın kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece dosyanın tamamen tahsil edilmiş olması nedeniyle şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
İcra takiplerinde, takip çıkış miktarı üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin B/I- 3. fıkrasına ve takip safhasına göre tahsil harcı alınır.
Ancak bu tahsil harcının doğabilmesi için takibin o safhasının yerine getirilmesi gerekir (Ödeme veya icra emrinin tebliği, haciz işleminin yapılması veya satış işleminin kesinleşmesi gibi). Ödeme emri veya icra emrinin tebliğ edilmesinden önce ödeme yapılması ve aynı dönemde icra takibinden vazgeçilmesi halinde, tahsil harcı almak mümkün değildir (HİGM 20.02.1989 T. 8385 sayılı genelgesi).
492 Sayılı Harçlar Kanuna ekli I sayılı tarifenin icra iflas harçları B bölümünün I-3. maddesindeki tahsil harcının, ancak ödeme emri veya icra emri tebliğinden sonraki işlemler nedeniyle alınacağı öngörülmüştür (12. HD'nin10.03.2003 T ve 1505 - 4760 sayılı ilamı).
Somut olayda; alacaklının, ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 10.11.2015 tarih ve 2014/499 E. - 2015/1446 K. sayılı ilama dayalı olarak ilamlı icraya başvurduğu, borçluya 07.12.2015 tarihinde icra emrinin tebliğ edildiği, buna göre icra emrinin tebliğinden sonra ancak hacizden önceki dönemde 24/06/2016 tarihinde alacaklı vekilince vazgeçme beyanında bulunulduğu, bu beyan doğrultusunda alacaklı tarafından 24/06/2016 tarihinde % 2,27 oranında harç yatırıldığı görülmektedir.
492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 23. maddesinde; "Her ne sebep ve suretle olursa olsun, icra takibinden vazgeçildiğinin zabıtnamaye yazılması için vazgeçilen miktara ait tahsil harcının yarısı alınır. Ancak haczedilen mal satılıp paraya çevrildikten sonra vazgeçilirse tahsil harcı tam olarak alınır" hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, icra emrinin tebliğinden sonra, ancak hacizden önce vazgeçme beyanında bulunulduğu dikkate alınarak, alacaklıdan (492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 23. maddesi hükmü doğrultusunda) takip safhasına göre, tahsil harcının yarısının (yani % 2,27 oranında) tahsili gerekirken, %4,55 oranında tahsil harcı alınması usul ve yasaya aykırıdır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/2003 Esas ve 2018/5726 Karar
Borçlu vekili icra mahkemesine başvurusunda, takibe konu borcun kendilerine düşen kısmı ödendiği halde, bakiye borç muhtırası çıkarıldığını ileri sürerek bahse konu muhtıranın iptali ile icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece, şikayetin reddine karar verilmiştir.
İcra takip dosyasında, borçluya icra emri tebliğ edilmesi üzerine İİK.nun 32/1. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içinde dosyaya 163.570,55 TL ödeme yapıldığı görülmüştür.
İcra takiplerinde, takip çıkış miktarı üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin B/I- 3. fıkrasına ve takip safhasına göre tahsil harcı alınır. Ancak bu tahsil harcının doğabilmesi için takibin o safhasının yerine getirilmesi gerekir (Ödeme veya icra emrinin tebliği, haciz işleminin yapılması veya satış işleminin kesinleşmesi gibi).
492 Sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin icra harçlarını düzenleyen B-1/3-a maddesine göre; ödeme, ödeme ve icra emrinin tebliğinden sonra, fakat hacizden önce yapılmışsa, ödenen paralardan % 4,55 tahsil harcı alınmaktadır. Aynı Yasa'nın 3/b bendinde ise; tahsil harcının, “hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan % 9,10 oranında kesileceği öngörülmüştür.
Birden fazla borçlunun takip edildiği hallerde, tahsil harcı oranın belirlenmesinde, her bir borçlu açısından ayrı değerlendirme yapılması esastır.
Mahkemece hükme alınan 24.11.2015 tarihli bilirkişi raporunda, şikayetçi borçluya icra emri tebliğ edilmeden önce diğer takip borçlusunun aracına haciz konulması nedeniyle şikayetçi borçlunun % 9,10 oranında tahsil harcından sorumlu olduğu kabul edilerek hesaplama yapıldığı görülmüştür.
O halde, mahkemece, şikayetçi borçlunun icra emrinin tebliği üzerine İİK.nun 32/1 maddesinde belirtilen 7 günlük sürede dosyaya yaptığı ödeme nedeniyle 492 Sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin icra harçlarını düzenleyen B-1/3-a maddesine göre ödenen paradan % 4,55 tahsil harcı alınması ve bu hesaplamaya göre şikayetçi borçlunun bakiye borcunun kalıp kalmadığı hususunda bilirkişi raporu aldırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı ve yanlış hesaplamaya dayalı bilirkişi raporu esas alınarak hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/20105 Esas ve 2017/11706 Karar
İcra takiplerinde, takip çıkış miktarı üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin B/I- 3. fıkrasına ve takip safhasına göre tahsil harcı alınır. Ancak bu tahsil harcının doğabilmesi için takibin o safhasının yerine getirilmesi gerekir (Ödeme veya icra emrinin tebliği, haciz işleminin yapılması veya satış işleminin kesinleşmesi gibi).
Ödeme emri veya icra emrinin tebliğe çıkarılması, fakat tebliğ edilmesinden önce yapılan ödemelerden ve aynı dönemde icra takibinden vazgeçilmesi halinde tahsil harcı almak mümkün değildir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 264. maddesinin son fıkrasında; “Borçlu müddeti içinde ödeme emrine itiraz etmez veya itirazı icra mahkemesince kesin olarak kaldırılır veya mahkemece iptal edilirse, ihtiyati haciz kendiliğinden icrai hacze inkılabeder” hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi İİK'nun 264. maddesinin son fıkrasında, genel haciz yoluyla yapılan takipte, ihtiyati haczin icrai hacze dönüşeceği zaman düzenlenmiş olup, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte itiraz icrayı durdurmayacağından, ödeme emrinin tebliğinden sonra İİK nun 168/2. maddesinde öngörülen on günlük ödeme süresinin geçmesi üzerine ihtiyati haciz, kendiliğinden icrai hacze dönüşecektir.
Somut olayda, borçluya örnek 10 numaralı ödeme emrinin 06/04/2016 tarihinde tebliğ edildiği ve haricen tahsil ve feragat beyanının 15/04/2016 tarihinde yapıldığı dikkate alındığında, belirtilen beyan tarihi itibarı ile İİK.nun 168/2.maddesinde öngörülen on günlük ödeme süresi geçmediğinden, ihtiyati hacizlerin icrai hacze dönüşmediği görülmektedir. Buna göre; ödeme emrinin tebliğinden sonra, hacizden önceki dönemde alacaklı vekilince haricen tahsil ve feragat beyanında bulunulmuş ve % 4,55 oranı üzerinden harç yatırılmıştır.
492 Sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin icra harçlarını düzenleyen B-1/3-a maddesine göre; ödeme, ödeme ve icra emrinin tebliğinden sonra, fakat hacizden önce yapılmışsa, ödenen paralardan % 4,55 tahsil harcı alınmaktadır.
Diğer taraftan 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 23. maddesinde; "Her ne sebep ve suretle olursa olsun, icra takibinden vazgeçildiğinin zabıtnamaye yazılması için vazgeçilen miktara ait tahsil harcının yarısı alınır. Ancak haczedilen mal satılıp paraya çevrildikten sonra vazgeçilirse tahsil harcı tam olarak alınır" hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, ödeme emrinin tebliğinden sonra, ancak hacizden önce vazgeçme beyanında bulunulduğu dikkate alınarak, alacaklıdan (492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 23. maddesi hükmü doğrultusunda) takip safhasına göre, alınması gereken tahsil harcı oranının yarısı oranında (% 2,27 oranı üzerinden) tahsil harcı alınması gerekirken, %4,55 oranı üzerinden tahsil harcı alınması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde mahkemece, şikâyetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.