Av. Mustafa ZAFER
Kurucu, İcra ve İflas Hukuku

YAYINLANMA : 15.06.2022 - 11:36   /  GÜNCELLEME : 27.12.2022 - 12:17


TAKİP HUKUKUNDAN DOĞAN UYUŞMAZLIKLARDA KESİN HÜKÜM

Kesin hüküm

MADDE 303- (1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.

I.GENEL OLARAK

Kural olarak icra hukuk mahkemesince verilen istihkak, ihalenin feshi ve ilamın zaman aşımına uğradığı iddiasının düzenleme alındığı 33/a-2md. (Alacaklı, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat sadedinde ve 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açabilir. Aksi takdirde icrası istenen ilamın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil eder.) düzenlemesi dışındaki kararları kesin hüküm teşkil etmez.

İcra ve iflas kanunu kapsamında, kanunun müstesna olarak saydığı davalar dışında icra hukuk mahkemesince takip hukukuna ilişkin muamelelerin denetlendiği şikâyet özel bir kanun yolu olmakla birlikte medeni usul hukuku bağlamında bir dava değildir.

İcra mahkemeleri, önlerine gelen uyuşmazlığı, genel hükümlere göre çok daha hızlı ve seri olan takip hukuku kurallarına göre ve basit usulde yargılama yaparak çözen özel mahkemelerdir. İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu sebeple takip hukukundan doğan uyuşmazlıklarda kanunda yer alan haller dışında bekletici mesele yapılamaz. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/4516 E. ve 2021/5474 K.)

İcra mahkemesince verilen kararlar, kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte, aynı takip dosyası nedeniyle, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararları, kesinleşmek koşuluyla sonradan oluşturulacak aynı konuda, aynı takiple ilgili ve tarafları aynı olan kararlar yönünden birbirlerine karşı kesin hükmün sonuçlarını doğururlar.

6100 Sayılı HMK'nun 303/1. maddesi; “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenleme ihtiva etmektedir.

Kanun maddesinin gerekçesi ise kesin hüküm, kesin hükmün unsurları ile tarafları ve üçüncü kişiler açısından sonuçları düzenlenmiştir. Kesin hükmün, bir bakıma, davayı etkileyecek nitelikte kesin bir delil teşkil etmesi yönünden deliller bölümünde ele alınması gerekeceği düşünülebilir. 1086 sayılı Kanunda bu madde deliller faslında yer almış bulunmaktadır. Ancak müessesenin asıl özelliği hüküm olma niteliğinden ileri gelmektedir. Hükümden sonraki bir safhayı ifade etmesi ve verilecek diğer hükümleri de etkileyecek kuvvete olması bakımından, yakın ve hatta doğrudan doğruya ilgisi sebebi ile bu maddeye "Hüküm" bölümünde yer verilmesi daha uygun bulunmuştur.

Maddenin birinci fıkrasında kesin hükmün "şekli anlamda kesin hüküm" ve "maddi anlamda kesin hüküm" ayrımı vurgulanarak, kesin hüküm tarif edilmektedir. Bu tarif, maddi anlamda kesin hükmü kapsamaktadır. Bir hükmün maddî anlamda kesin hüküm hâline gelebilmesi için öncelikle o hükmün şekli anlamda kesinleşmiş olması gerekir. Başka bir deyişle, şekli anlamda kesin hüküm, maddi anlamda kesin hükmün bir ön koşuludur. Bu bağlamda, bir dava bakımından, diğer bir dava sonunda verilmiş ve usulen kesinleşmiş hükmün, kesin hüküm sayılabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin (vakıaların) ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.

Bir hüküm, dava veya karşılık dava ile ileri sürülen taleplerden, ancak hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. Bu bakımdan talep sonuçlarından bir kısmı, maddedeki açıklığa rağmen, hüküm dışı bırakılmış ise olumlu veya olumsuz şekilde hükme bağlanmamış olan o konu hakkında, ayrıca dava açılması mümkün olacaktır. O hâlde kesin hükmün, sadece çekişmeli yargıya ait işlerde söz konusu olacağını ve kesinlik kavramının hüküm sonucu ile sınırlı olduğunu vurgulamakta yarar vardır. 1086 sayılı Kanunun "Kaziyei muhkeme, ancak mevzuunu teşkil eden husus hakkında muteberdir." hükmü, ikinci fıkrada daha açık ifade edilmiştir. Örneğin, sadece dava şartlarının bulunmaması sebebiyle verilmiş ve kesinleşmiş olan hükmün daha sonra açılan davada esas bakımından kesin hüküm teşkil etmeyeceği daha açık düzenlenmiştir.

II.GÜNCEL YARGI KARARLARI

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/5062 Esas ve 2020/8162 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Somut olayda TMSF'ye devrolunan Türkiye ... Bankası... A.Ş. ile ... arasında 31/12/1997 tarihli "Tüketici Kredi Sözleşmesi" imzalandığı, alacaklı Türkiye ... Bankası... A.Ş. vekili tarafından 31/10/1998 tarihinde ... 1. İcra Müdürlüğü’nün 1998/4865 Esas sayılı takip dosyasında 6.961.005.285 TL asıl alacak ve işlemiş faizine yönelik olarak genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun itirazı üzerine, alacaklı tarafından itirazın iptali istemi ile ... Asliye Ticaret Mahkemesi'nde dava açıldığı, ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/06/1999 tarih ve 1999/61 E. - 194 K. sayılı kararı ile; itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına hükmedildiği, bu alacağın önce TMSF'ye, adı geçen tarafından da ... ... Yönetim A.Ş'ye temlik olunduğu, ... ... Yönetim A.Ş. tarafından itirazın iptali ilamına dayalı olarak 03.06.2014 tarihinde borçlu aleyhine ilamlı icra takibine başlandığı, borçlunun süresinde icra mahkemesine başvurarak, alacağın zamanaşımına uğradığını, talep edilen faize ve oranına itiraz ettiklerini ve aynı alacakla ilgili daha önce ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 1998/4865 Esas sayılı takip dosyasından da takip yapıldığını, takibin mükerrer olduğunu ileri sürerek takibin iptalini istediği, mahkemece; uyuşmazlığa konu alacağın fon alacağı olduğu, dolayısıyla yirmi yıllık sürenin dolmadığı, ayrıca talep edilen faizin sözleşmeye uygun olduğu gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği, borçlu vekilinin temyiz başvurusu üzerine değişik gerekçe ile ilamın bozulmasına karar verildiği, alacaklı vekilinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine Dairemizin 09/09/2019 tarih ve 2019/9112 Esas 2019/12147 Karar sayılı ilamı ile “....zamanaşımı süresi 20 yıla uzamıştır icra takibi 20 yıllık süre içersinde başlatılmıştır, takibin mükerrer olduğu yönündeki şikayeti de incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekli” olduğu gerekçesiyle mahkeme kararının bozulduğu, bozmaya uyan ... 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 27/02/2020 tarih ve 2019/668 Esas -2020/125 Karar sayısında davanın reddine karar verildiği, şikayetçi borçlu vekilinin temyiz talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.

İcra mahkemesince verilen kararlar, kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte, aynı takip dosyası nedeniyle, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararları, kesinleşmek koşuluyla sonradan oluşturulacak aynı konuda, aynı takiple ilgili ve tarafları aynı olan kararlar yönünden birbirlerine karşı kesin hükmün sonuçlarını doğururlar.

6100 Sayılı HMK'nun 303/1. maddesi; “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenleme ihtiva etmektedir.

HMK'nun 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm dava şartı olup, kesin hüküm oluşturan bir mahkeme kararının varlığının tesbiti halinde, aynı Kanunun 115/2. maddesi gereğince, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddedilmesi gerekir.

Şikayetçi borçlunun temyiz talebinde de belirttiği üzere, taraflar arasında görülen, yine tarafları aynı ve dava konusu mükerrerlik iddiası olan ... 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 30.06.2016 tarih ve 2016/400 Esas - 2016/604 Karar sayılı dosyasında davanın kabulü ile ... 7. İcra Müdürlüğünün 2014/6633 Esas sayılı icra takip dosyasının iptaline karar verildiği, kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 08/04/2019 tarih ve 2019/9731 Esas – 2019/12851 Karar sayılı kararı ile onandığı, karar düzeltme talebinin 17/09/2019 tarihinde reddedildiği mahkeme kararının kesinleştiği görülmektedir.

Somut olayda, mahkemece hükmedilen zamanaşımı itirazının reddine ilişkin karar isabetli olup, mükerrerlik şikayetine ilişkin olarak daha önce karara bağlanan kesin hüküm teşkil eden ... 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 30.06.2016 tarih ve 2016/400 Esas - 2016/604 Karar sayılı dosyasındaki dava konusu ve taraflar aynı nitelikte olduğundan, mahkemece, mükerrerlik iddiası yönünden şikayetin HMK'nun 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm nedeniyle reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz ise de, sonuçta istem reddedilmiş olduğundan mahkeme kararı sonucu itibariyle doğrudur.

SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 54,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/6659 Esas ve 2020/4002 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Kıymet takdirine yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

02.03.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanunun 26. maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 365/1. maddesinde; “İstinaf yoluna başvurma, yasal süre geçtikten sonra yapılır veya istinaf yoluna başvurulmasına olanak bulunmayan bir karara veya vazgeçme nedeniyle itiraz veya şikâyetin reddine yahut süresi geçmiş bir şikâyete ilişkin olursa, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri gereğince istem icra mahkemesince reddedilir” hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise; “Bölge adliye mahkemesi, birinci fıkra kapsamına girdiği hâlde reddine karar verilmemiş başvuruyu geri çevirmeyip doğrudan kesin karara bağlar” düzenlemesine yer verilmiştir.

Somut olayda, temyizen incelenmesi istenen karar, kıymet takdirine itiraza ilişkin olup, anılan kararın temyiz kabiliyeti bulunmamaktadır.

Buna göre, Dairemizce incelenmesi istenen Bölge Adliye Mahkemesi kararı, İİK’nun 365/1-son maddesinde belirtildiği üzere KESİN nitelikte olduğundan, 5311 sayılı Kanunla değişik İİK'nun 364. maddesi ve 6100 sayılı HMK'nın 366. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 352.maddesi uyarınca kıymet takdirine yönelik temyiz başvuru talebinin REDDİNE,

2-Meskeniyet şikayetine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;

Alacaklı tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibinde, borçlunun kıymet takdirinine itirazının yanı sıra, haline münasip evinin haczedildiğini belirterek haczin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, ipotekli takiplerde haciz aşaması olmadığından şikayetin reddine karar verildiği, borçlunun istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

İcra mahkemesince verilen kararlar, kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte, aynı takip dosyası nedeniyle, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararları, kesinleşmek koşuluyla sonraki şikayet yönünden kesin hüküm teşkil ederler.

Somut olayda, borçlunun aynı takip dosyasına ve aynı taşınmaza ilişkin olarak 5.02.2015 tarihinde meskeniyet şikayeti ile icra mahkemesine başvurduğu, ... 2. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 30.06.2015 tarih ve 2015/78 E-2015/340 K. sayılı kararı ile şikayetin reddine karar verildiği, bu kararın 9.03.2017 tarihinde Dairemizce onandığı ve 22.06.2017 tarihinde karar düzeltme istemi reddedilerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Söz konusu ilamın tarafları ile konusunun, temyize konu karar ile aynı olduğu görülmüştür.

Bu durumda anılan icra mahkemesi kararı aynı konuda yapılan diğer şikayet yönünden kesin hüküm teşkil edeceğinden, mahkemece kesin hüküm nedeniyle şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesince; HMK'nun 353/1-b-2. maddesi gereğince, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi bu yönden düzeltilerek yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru değil ise de sonuçta istem reddedildiğinden karar sonucu itibariyle doğru olup, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 364. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK'nun 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 54,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 08/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/6277 Esas ve 2019/11598 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklılar tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklılar tarafından tapu iptal ve tescil talebinin reddine dair ilamın vekalet ücretine ilişkin bölümünün tahsili amacıyla yapılan ilamlı icra takibinde; borçlunun, icra mahkemesine başvurarak, sair şikayetleri ile birlikte icra emrinin ilama aykırı olduğunu ileri sürerek, icra takibinin iptali talebinde bulunduğu, mahkemece, takibe dayanak ilamın kesinleşmeden icra takibine konulamayacağı gerekçesiyle takibin iptaline karar verildiği, karara karşı alacaklıların, icra takibinin iptaline ilişkin daha önceden karar verildiği gerekçesi ile kesin hüküm itirazını içeren temyiz isteminde bulundukları görülmüştür.

İcra mahkemesince verilen kararlar, kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte, aynı takip dosyası nedeniyle, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararları, kesinleşmek koşuluyla sonradan oluşturulacak aynı konuda, aynı takiple ilgili ve tarafları aynı olan kararlar yönünden birbirlerine karşı kesin hükmün sonuçlarını doğururlar.

6100 Sayılı HMK'nun 303/1. maddesi; “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenleme ihtiva etmektedir.

HMK'nun 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm dava şartı olup, kesin hüküm oluşturan bir mahkeme kararının varlığının tesbiti halinde, aynı Kanunun 115/2. maddesi gereğince, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddedilmesi gerekir.

Somut olayda, taraflar arasında görülen, ... 2. Asliye Hukuk (İcra Hukuk) Mahkemesi’nin 11.04.2016 tarih ve 2016/23 Esas - 2016/19 Karar sayılı dosyasında, mahkemece; davanın kabulü ile ... 2. İcra Müdürlüğü’nün 2012/6505 Esas sayılı icra dosyasının iptaline karar verildiği, yine tarafları ve şikayet sebepleri aynı ... 1. Asliye Hukuk (İcra Hukuk) Mahkemesi’nin 03.01.2013 tarih ve 2012/128 Esas-2013/1 Karar sayılı dosyasından davanın kabulü ile aynı icra takip dosyasının iptaline karar verildiği, kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.06.2013 tarih ve 2013/4603 E. - 2013/8414 K. sayılı kararı ile onandığı ve mahkeme kararının 18.07.2013 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.

Bu durumda, daha önce kesin hükümle karara bağlanan ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.01.2013 tarih ve 2012/128 E-2013/1 K. sayılı dosyasındaki talepler ve mahkeme kararı ile temyiz incelemesine konu ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 11.04.2016 tarih ve 2016/23 E- 2016/19 K. sayılı dosyasındaki talepler, taraflar ve verilen karar aynı nitelikte olduğundan, mahkemece, şikayetin HMK'nun 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm nedeniyle reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklıların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/07/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.