Av. Mustafa ZAFER
Kurucu, İcra ve İflas Hukuku

YAYINLANMA : 26.02.2022 - 09:25   /  GÜNCELLEME : 27.12.2022 - 12:17


HACİZ TUTANAĞI

1. Genel Olarak


Borçlu hakkında yapılan takibin kesinleşmesinden sonra borcun ödenmemesi sebebiyle alacaklı vekilinin talebi doğrultusunda borçlunun taşınır taşınmaz malları ile hak ve alacakları üzerine haciz konulabilir. Haczin sıhhati ve takibin devamı yönünden mahallinde fiilen haczin yapılması kapsamında tanzim edilen haciz tutanağının tam ve eksiksiz olarak düzenlenmesi gerekmektedir.

Haczin ne olduğu, usulüne uygun bir haciz tutanağının nasıl düzenleneceği, haciz yapan memurun takdir yetkisi, hacizde istihkak iddiası, evrak araştırması, kilitli yerlerin açılması, icra ve iflas daireleri tarafından verilecek kararların gerekçelendirilmesi, müdürlükçe tutulan tutanakların hilafı sabit oluncaya kadar muteber olması, hacizde yediemin, yedieminin hukuki sorumluluğu, yediemine malın teslimi hususlarını kapsayacak şekilde haciz tutanağının tanzim edilmesinde büyük fayda ve yarar vardır.

İ.İ.K'nin 102.maddesine göre haciz tutanağına alacaklı ve borçlunun ad ve soyadları, alacağın miktarı, haczin yapıldığı gün ve saat, haczedilen malların cins ve miktarı ile kıymetleri ve varsa üçüncü kişilerin iddiaları(istihkak) yazılarak haczi yapan memur tarafından imza edilir. Ayrıca hazır bulunan alacaklı, varsa vekili, borçlu, yediemin ve bilirkişiler de tutanağı imza ederler. Borçlunun haczedilen malları alacağı karşılamaya yeterli olmazsa veya haczi kabil mal bulunmazsa bunlar da tutanağa yazılır. Alacaklı veya borçlu haciz sırasında hazır değilse, kendilerine tebligat yapılarak üç gün içinde tutanağı inceleyip diyecekleri varsa bildirmeleri için davet olunurlar. Bu üç günlük süre yapılan haciz işlemine karşı şikâyet süresinin başlamasını sağlamak amacına yöneliktir.

İ.İ.K yönetmeliğine göre aynı hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. İ.İ.K Yönetmeliği 41. Maddesi gereğince; Haciz tutanağında, alacaklı ve borçlunun adı ve soyadı; alacağın miktarı; haciz tarihi ve saati; haczin nerede ve kimin huzurunda yapıldığı; haczedilen mallar ve takdir edilen kıymetleri; yediemine teslim edilmişse yedieminin adı ve soyadı, sıfatı ve yerleşim yeri adresi, kendisine takdir edilen ücret miktarı, ücret takdir edilmemişse sebebi; varsa borçlunun ve üçüncü kişilerin iddiaları; başvurulmuşsa kıymeti takdir eden bilirkişinin adı, soyadı, mesleği, adresi, kendisine takdir edilen ücret miktarı; başka alacaklıların iştiraki ve bu sebeple yapılan ilâve hacizler; haciz taşınmaza ilişkin ise cinsi, niteliği, sınırları, kıymeti ve gerekli diğer hususlar yazılır.

Haciz tutanağının tanzim edilmesinde, haczin icra müdürü, icra müdür yardımcısı yahut icra memuru tarafından yapılmasının hüküm sonuçları itibariyle birbirlerinden herhangi bir farkı bulunmamaktadır. Bu durum İ.İ.K 80. Maddesi ile de düzenleme altına alınarak, icra memuru haczi kendi yapabileceği gibi yardımcı veya katiplerinden birine de yaptırabileceği hususunu açıkça düzenleme altına almıştır.

Haciz işlemi güneşin batmasından bir saat sonra ile güneşin doğmasından bir saat önceye kadarki devrede (gece vakti) ve tatil günlerinde yapılamaz. Ancak, gece iş görülen yerlerde gece vakti hasılat haczi mümkündür. Tatil günlerinde haciz ve tebligat yapılabileceği gibi muhafaza tedbirleri de alınabilir. Borçlunun mal kaçırdığı anlaşılırsa gece vakti dahi haciz yapılması caizdir. Yine gündüz saatinde başlayan bir haciz işlemine gece devam edilmesinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.

2. İcra İflas Daireleri Tarafından Verilen Kararların Gerekçeli Olması Gerektiği

02.07.2012 tarihinde yayımlanan 6352 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle İ.İ.K m. 8’in 1. fıkrasından sonra gelmek üzere “İcra ve iflas dairelerince verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara yazılır” ifadesi eklenmiştir. Eklenen fıkrayla icra ve iflas dairelerinin gerekçe belirtmeden kaşe kullanarak karar vermesi önlenmeye çalışılmıştır.

İcra ve iflas dairelerince verilen kararların gerekçeli olarak tutanağa yazılma zorunluluğuna uyulduğu takdirde, hukuki dinlenilme hakkının tesisinde de önemli bir yere sahip olacaktır. Talebin reddine şeklinde klişeleşmiş icra dairesi kararlarının önüne geçilerek, hak sahiplerinin mağduriyetinin giderilip icra mahkemesindeki şikâyet dosyalarının azaltılmasını sağlayabilecektir.

Nitekim mahallinde tanzim edilecek haciz zaptı düzenlenirken taraf beyanlarının tutanağa geçirilmesi ve tarafların taleplerine karşı tutanak altına alınacak kararlarında İcra ve İflas Kanunu hükümleri ile yönetmelik hükümleri dikkate alınarak gerekçelendirilecek şekilde hüküm altına alınması gerekmektedir.

3. İcra ve İflas Dairelerinin Tutanaklarının Hilafı Sabit Oluncaya Kadar Muteber Kabul Edilmesi

İcra iflas 8. Maddesi gereğince aksi hilafı sabit oluncaya kadar tutulan tutanakların geçerli olduğu, İİK m. 8/4’te icra ve iflas tutanaklarının ispatlayıcı etkisine yönelik düzenleme yapılmıştır. Düzenlemeye göre, “İcra ve iflas dairelerinin tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir“. Aksi ispat edilene kadar tutanakların geçerli olması, doktrindeki çoğunluk tarafından aksi ispat edilebilen bir karine olarak kabul edilmektedir. Yargıtay’ın kararlarına baktığımızda da, İİK m. 8’in aksi ispat edilebilen bir kanuni karine düzenlediğinin kabul edildiğini görmekteyiz. (12. HD., 23.9.1998, E. 1998/9576, K. 1998/9484)

Bu kurallarda belgelerin içeriğinin doğru kabul edilmesi ve aksinin ispatına imkân tanınması söz konusudur. İspat yükünü taşıyan tarafın resmî belgeye, icra tutanağına dayanması durumunda, iddiasını ispat edebilmesi karşı tarafın ise yapılan ispatı çürütmeye çalışması söz konusu olmaktadır. Karşı taraf aksi ispat edilene kadar bu tutanakların içeriğinin doğru kabul edilmesi; resmi sicil ve senedin, icra iflas tutanaklarının ispatlayıcı etkisine, delil kuvvetine ilişkindir.

Söz konusu düzenlemeden de açıkça anlaşıldığı üzere icra ve iflas dairelerinin tutmuş olduğu tutanaklar o kadar güçlü bir belge niteliğindedir ki aksi herhangi bir yargı kararı ile ispat oluncaya kadar bu belgelere dayanarak birçok hukuki işlem gerçekleştirilebilmektedir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/5981 Esas ve 2015/15929 Karar

İcra ve İflas Kanunu’nun 8. Maddesine göre; icra ve iflas daireleri yaptıkları muamelerle kendilerine vaki talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra memuru veya muavini veya kâtibi tarafından imzalanır. İcra ve İflas dairelerince verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara yazılır. İlgililer bu tutanakları görebilir ve bunların örneğini alabilir. İcra ve İflas dairelerinin tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir. Hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, 17/01/2014 tarihinde yapılan fiili haciz işleminde borçlu belediyenin eski dönem başkanı … ‘ün hazır olduğu yapılacak haciz işlemine bir itirazının olmadığını beyan ettiği, şikâyet konusu iş makinelerinin haczedildiği görülmüştür.

4. Haciz Yapan Memurun Takdir Yetkisi

İ.İ.K’nin 82. maddesine 02.07.2012 tarihli ve 6352 Sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen son fıkra hükmünce "icra memuru haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir" şeklinde olup, icra memuru haciz talep edilen malın bu madde uyarınca haczinin kabil olup olmadığını değerlendirerek, haciz talebini yerine getirip getirmeme konusunda takdir yetkisi verilmiştir. İcra memurlarına tanınan takdir yetkisi İ.İ.K’nin 82. maddesi kapsamında malın haczinin kabil olup olmadığıyla sınırlı olup, icra memurunun bunun dışında haczedilmesi talep edilen malın üçüncü kişiye ait olduğu gerekçesiyle haciz talebini reddetme yetkisi bulunmamaktadır.

İcra memuru fiili haciz sırasında incelediği malları, tarafların talepleri ile haczedilip edilmeyeceğine takdir edecek ve bunu haciz tutanağına yazacaktır. İcra memuru takdir yetkisini gerekçesi ile birlikte tutanağa geçirmek zorundadır. Borçlu ve alacaklı haczedilemezlik yönünde şikayetlerini 7 gün içinde icra mahkemesinde ileri sürmek zorundadırlar, aksi takdirde haciz kararı kesinleşecektir.

Hukuk Genel Kurulu 2017/12-347 Esas ve 2019/837 Karar

“Somut olayda haciz yapılmasına ilişkin alacaklı vekilinin isteminin yerine getirilmesi konusunda icra memurunun bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. İcra memurunun takdir yetkisi İ.İ.K’nin 82. maddesi kapsamında malın haczi kabil olup olmadığı ile sınırlı olup, icra memurunun bunun dışında, haczi istenen menkullerin üçüncü kişiye ait olduğu gerekçesiyle haciz talebini reddetme yetkisi yoktur. İcra memurunun yetkisini aşarak haciz işlemi yapmaması bir hakkın sebepsiz yere sürüncemede bırakılması niteliğinde olup süresiz şikâyete tabidir. İcra memurluğunca yapılması gereken iş haciz işlemi yaparak, üçüncü kişinin istihkak iddiasının tutanağa geçirilip İ.İ.K’nin 97 ve 99. maddeleri uyarınca istihkak prosedürünü işletmektir. Zira malın mülkiyetinin borçluya veya üçüncü kişiye ait olduğunun tespiti yargılama gerektirir. Somut olaydaki gibi menkuller mülkiyet iddia eden üçüncü kişi nezdinde haczedildiğinde İ.İ.K’nin 99. maddesi uyarınca alacaklıya istihkak davası açması için süre verilmesi gerekir. İstihkak davası açılması durumunda ispat yükü de alacaklı üzerinde olur. Ayrıca üçüncü kişi yedieminliği kabul ettiği takdirde muhafaza işlemi de yapılamaz. Görüldüğü üzere anılan bu hükümlerle icra takibi sırasında üçüncü kişilerin mülkiyet hakkını kullanma ve koruma imkânı tanınmakta ve menfaatleri gözetilmektedir.” “

Yukarıda derç edilen Yargıtay kurallarına göre icra müdürünün haciz talebini yerine getirme konusunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmadığının kabulü gerekir. Ancak kural bu olmakla birlikte, İ.İ.K’nin 82. maddesine 02/07/2012 tarih ve 6352 Sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen son fıkra da yer alan “İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir” düzenlemesi karşısında, icra memurunun haczi talep edilen malın bu madde uyarınca haczinin kabil olup olmadığını değerlendirerek, bu doğrultuda haciz talebini yerine getirip getirmeme konusunda takdir yetkisi vardır. Görüldüğü gibi burada tanınan takdir yetkisi, İ.İ.K’nin 82. maddesi kapsamında malın haczi kabil olup olmadığı ile sınırlı olup, icra müdürünün bunun dışında, haczi istenen taşınırın üçüncü kişiye ait olduğu gerekçesiyle haciz talebini reddetme yetkisi yoktur.

5. Hacizde İstihkak İddiası

Borçlu veya borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran kişiler, taşınır bir mal üzerinde üçüncü bir kişinin mülkiyet hakkı veya rehin hakkı gibi bir ayni hakkının bulunması veya taşınır malının üçüncü kişi veya başka bir alacaklı tarafından haczedilmiş olması halinde, borçlu veya borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran kişiler bu hususu haciz yapan memura beyan etmek ve beyanının haciz tutanağına geçirilmesini talep etmek zorundadır. Haciz yapan memur da borçluyu veya borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran kişileri bu beyana davet etmek zorundadır (m.85,II,c.1). İ.İ.K’nin 97. Maddesine göre; istihkak iddiasına karşı alacaklı veya borçlu tarafından itiraz edilirse, icra memuru dosyayı hemen icra mahkemesine verir. İcra mahkemesi, dosya üzerinde veya lüzum görürse ilgilileri davet ederek mürafaa ile yapacağı inceleme neticesinde varacağı kanaate göre takibin devamına veya talikine karar verir. İstihkak davasının sırf satışı geri bırakmak gayesiyle kötüye kullanıldığını kabul etmek için ciddi sebepler bulunduğu takdirde icra mahkemesi takibin taliki talebini reddeder. Takibin talikine karar verilirse, haksız çıktığı takdirde alacaklının muhtemel zararına karşı davacıdan 36 ncı maddede gösterilen teminat alınır. Teminatın cins ve miktarı mevcut delillerin mahiyetine göre takdir olunur. Takibin devamına dair verilen icra mahkemesi kararı kesindir. Üçüncü şahıs, icra mahkemesi kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra mahkemesinde istihkak davası açmaya mecburdur. Bu müddet zarfında dava edilmediği takdirde üçüncü şahıs alacaklıya karşı iddiasından vazgeçmiş sayılır.

İstihkak iddiası üzerine icra memuru haciz tutanağını düzenlerken;

- Takipte ödeme emrinin kesinleştiği adresin haciz adresi olup olmadığını,

- Borçlu ile üçüncü şahsın benzer ortaklık yapılarında olup olmadığını,

- Borçlu ile üçüncü şahsın benzer iş kollarında faaliyet gösterip göstermediğini,

- Ticari unvanı ile ticari markanın aynı veya benzer şeyler olup olmadığını,

- Borçlu ile üçüncü şahıs çalışanlarının bir ve beraber olup olmadığını,

- Haciz yapılan adresin aidiyetinin tespit edilmesinde vergi levhası, kira kontratı, elektrik, su, telefon faturası, yönetim hizmet giderlerine ilişkin faturanın kim adına düzenlendiğini,

- Sosyal medya üzerinden haciz mahalline ilişkin borçlu/üçüncü şahıs tarafından yapılan bildirimlerin olup olmadığı,

- Haciz mahallinde borçlu ve alacaklının birlikte ticaret yaptığına ilişkin ticari defter, kaşe ve ticari evrakların bulunmasının dikkat çekici delil olabileceğini,

- Üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunan kimsenin geçerli bir istihkak iddiasında bulunması ve kabul edilebilmesi için beyanda bulunanın üçüncü şahıs şirket yetkilisi olup olmadığı hususuna dikkat edilmesi gerektiğini,

- Mahallinde yapılan evrak araştırması kapsamında borçlu hakkında alacaklının iddiasından başka adreste herhangi bir bilgi ve belgenin bulunamamasını,

- Üçüncü kişi şirket adresinde borçlunun patron koltuğunda oturması ve müşteriler ile ticari ilişki içerisinde bulunması, adına bastırılmış kartvizitlerin mahalde tespit edilmesi, yönetici ofisinde borçlunun duvarda asılı fotoğraflarının bulunmasını,

- Üçüncü kişi şirketinde mahalde borçlunun sorulması ile adreste fiilen çalıştığının tespit edilmesi ve bu durumun tutanak altına alınmasını,

İcra müdürü, icra müdür yardımcısı yahut fiilen hacizde bulunan memur tarafından yukarıda belirtilen hususların tespit edilmesi halinde bu durumun mahallinde tanzim olunan haciz zaptına eklenmesi gerekmektedir. 

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/21701 Esas ve 2019/11514 Karar

Somut olayda, üçüncü kişi vekili, 25.11.2015 tarihli dilekçe ile borçlu hesabına yanlışlıkla para gönderildiğini belirterek, gönderilen para üzerinde istihkak iddiasında bulunmuştur. Talep üzerine İcra Müdürlüğü tarafından, üçüncü kişi tarafından ileri sürülen istihkak iddiasının alacaklı vekilince kabul edilmemesi sebebi ile İ.İ.K’nin 97. maddesi gereğince takibin devamı veya taliki hakkında karar verilmek üzere icra dosyası İcra Mahkemesine gönderilmiştir. Üçüncü kişi, borçlunun hesabına gönderilen paranın borçluya sehven gönderildiği, borçlu hesabının blokeli olması sebebi ile kendilerine ait paraya haciz uygulandığını belirtilerek istihkak iddiasında bulunduğuna göre Mahkemece takibin taliki veya devamı hakkında bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/13125 Esas ve 2018/17548 Karar

(…) İ.İ.K’nin 97.maddesinin 3. fıkrası:

"Takibin talikine karar verilirse, haksız çıktığı takdirde alacaklının muhtemel zararına karşı davacıdan 36'ncı maddede gösterilen teminat alınır.” ve 4. fıkrası ise; “Teminatın cins ve miktarı mevcut delillerin mahiyetine göre takdir olunur." hükmünü içermektedir.

Mahkemece, takibin talikine karar verilmesine rağmen, anılan emredici düzenlemeye aykırı olarak, haksız çıktığı takdirde alacaklının muhtemel zararına karşı 3. kişiden teminat alınmasına karar verilmemesi de doğru görülmemiştir. (…)

Yargıtay 8 Hukuk Dairesi 2018/12898 Esas ve 2018/16386 Karar

Davaya konu 12.03.2010 tarihli hacizde hazır bulunan üçüncü kişinin çalışanı 3. kişi lehine istihkak iddiasında bulunmuştur. Ancak; istihkak iddiası, tüzel kişilerde tüzel kişiyi temsile yetkili organlarca, gerçek kişilerde ise ya kendisi tarafından ya da bu kişiyi temsile yetkili kişilerce ileri sürülebilir. Tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddia, geçerli bir istihkak iddiası sayılmaz. Davacı 3. kişi lehine istihkak iddiasında bulunan şahıs üçüncü kişinin çalışanı olduğuna göre, üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı sabittir. Davacı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren, İ.İ.K’nin 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde takip dosyasına yapılmış bir istihkak iddiası da bulunmamaktadır. Ne var ki; istihkak iddiasını daha önce ileri sürme olanağı bulamayan 3. kişi, haciz tarihinden itibaren yedi gün içinde, hacizli mal hakkında, doğrudan istihkak davası açabilir. Eldeki dosyada da, 3. kişi doğrudan dava açmış olup davanın süresinde açılmadığının kabulü hatalı olmuştur.

Bu durumda, işin esasına girilerek, taraf kanıtları toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/19572 Esas ve 2018/14473 Karar

Üçüncü kişinin yedi günlük kanuni süreyi geçirip geçirmediği konusunda bir uyuşmazlık olursa, bunun ispatı kural olarak üçüncü kişiye yükletilemez. Yani üçüncü kişi, haczi hangi tarihte öğrendiğini iddia ediyorsa, o tarihte öğrendiği kabul edilir. Çünkü, yedi günlük sürenin geçirilmediği gibi olumsuz bir durumun ispatı istihkak iddiasında bulunan 3. kişiye ait olamaz; zira haciz kendisine tebliğ edilmediği için üçüncü kişi iyi niyet karinesinden yararlanır. (MK m. 3). Dolayısıyla, kural olarak üçüncü kişi haczi hangi tarihte öğrendiğini iddia ediyorsa onun bu iddiası doğru sayılır ve aksinin, yani üçüncü kişinin haczi daha önceki bir tarihte öğrendiğinin ispatı, iddia edene düşer. (Aslan, Kudret, Hacizde İstihkak Davası, sayfa 275- 279). Yine İ.İ.K. 97,IX maddesine göre kendisine istihkak talebinde bulunma imkanı verilmemiş olan üçüncü kişi önce icra dairesine istihkak iddiasında bulunmak zorunda olmaksızın, haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde doğrudan doğruya İcra Mahkemesinde istihkak davası açabilecektir.

6. Hacizde Evrak Araştırması

Evrak araştırması meselesi karşımıza fiili haciz esnasında ve özellikle de üçüncü kişiye ait adreslerde ortada bir istihkak iddiası olduğu durumlarda çıkmaktadır. Evrak araştırmasının amacı, fiili haciz işlemi için gidilen adreste icra memuru tarafından mahalde detaylı bir arama-araştırma işlemi yapılarak, dosya borçlusu adına herhangi bir belge veya emarenin olup olmadığının tespitini yapmaktır. Şayet borçlu adına herhangi bir belge bulunursa işbu belgeler haciz tutanağına derç edilir. Bulunan belgeler istihkak değerlendirmeleri için alacaklı taraf lehine delil olabilmektedir. Bu tarz durumlarda alacaklı vekilleri genelde İcra İflas Kanunu’nun 80. maddesini dayanak göstererek haciz mahallinde borçlu adına kıymetli evrak araştırılması yapılmasını talep ederler. Ancak bu talebe karşı borçlu vekilleri ise gelinen haciz adresinin üçüncü kişilere ait adres olduğunu dolayısıyla İİK madde 80’nin uygulama alanı bulamayacağını, haciz mahallinde topyekun bir arama işlemi yapılmasının kanunda açıkça düzenlenmediğini, bu işlemin Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na aykırı olacağını ayrıca ticari sır mahiyetinde bilgilerin de ortaya çıkacağından bahisle yapılacak evrak araştırma işleminin hukuka aykırı olduğunu savunarak, alacaklı tarafın evrak araştırması talebinin reddini talep ederler. İşbu talepler sonrasında uygulamada net bir görüş birliği hakim değildi. Ancak Yargıtay yeni tarihli bir kararında evrak araştırması işleminin yasal olduğunu ve icra memurunun görevi olduğunu kabul etti.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/1080 Esas ve 2020/8481 Karar

“Eğer 3. kişi haczi yapılan yerin borçluya ait olmadığı iddiasında ise icra müdürü tarafından beyanları zapta geçirilip, İİK’nın 96. ve bunu izleyen maddelerdeki prosedürün uygulanması gerekir. İcra müdürünce İİK 96. ve 99. maddelerine göre işlem yapılıp yapılmayacağı hususu ancak evrak araştırması sonucunda netleşmektedir. Gerek İİK 96. ve 99. maddeleri şikayeti ve gerekse istihkak iddiası ayrı bir dava konusu olduğundan hali hazırda borçluya ait olduğu iddia edilen yerde evrak araştırması yapılması usul ve yasaya aykırı olmamaktadır.”

Anılan yargı kararı kapsamında, fiili haciz işlemi sırasında evrak araştırması talep edildiği takdirde icra memurları tarafından talep kabul edilerek haciz mahallinde bulunan menkullerin borçluya aidiyetinin tespiti için evrak araştırması yapılmasında bir sakınca bulunmamaktadır.

Ancak haciz için gidilen adresin hiçbir surette borçluya ait olduğuna dair icra memuru tarafından bir emare elde edilmemiş olduğu hallerde sadece hazırda bulunan üçüncü şahıstan kötü niyetli olarak bir tahsilat yapma gayesi ile mahalde borçlu ilgisi bulunmayan kimseler nezdinde evrak araştırması yapılması bir hakkında kötüye kullanılması olarak da değerlendirilebilir. (Örneğin, aynı iş kolunda faaliyet gösterilmemesi, borçlu ile organik bağ oluşturabilecek herhangi bir bilgi belgenin elde edilememesi, ödeme emrinde takibin kesinleştiği adresin haciz adresi olmaması, borçlu ile üçüncü şahıs arasında benzer nitelikte unvanların bulunmaması)

7. Haciz Yapan Memurun Kilitli Yerleri Açması

İ.İ.K’nin 80. Maddesine göre; İcra memuru haczi kendi yapabileceği gibi yardımcı veya katiplerinden birine de yaptırabilir. Borçlu haciz sırasında malın bulunduğu yerde bulunmaz ve hemen bulundurulması mümkün olmazsa haciz, gıyabında yapılır. Talep vukuunda borçlu kilitli yerleri ve dolapları açmağa ve sair eşyayı göstermeğe mecburdur. Bu yerler icabında zorla açtırılır. Haczi yapan memur, borçlunun üzerinde para, kıymetli evrak, altın veya gümüş veya diğer kıymetli şeyleri sakladığını anlar ve borçlu bunları vermekten kaçınırsa, borçlunun şahsına karşı kuvvet istimal edilebilir. Dolayısıyla hem kanunda hem de aşağıya derç edilen Hukuk Genel Kurulu Kararında görüleceği üzere haczi yapan memurun zor kullanma yetkisi ile alacaklı alacağına kavuşabilecektir.

Hukuk Genel Kurul  2004/12-202 Esas ve 2004/196 Karar

“İİK 80/3 maddesince “talep vukuunda borçlu kilitli yerleri ve dolapları açmaya ve sair eşyayı göstermeye mecburdur. Bu yerler icabında zorla açtırılır.” Hükmü yer almaktadır. İcra memurunun haciz yapıp yapmama konusunda takdir yetkisi bulunmamaktadır. Haciz işlemi bizatihi zor kullanmayı gerektirdiğinden tarafların ayrıca talebine gerek olmaksızın icra memuru haciz işlemi için gerekiyorsa kilitli yerleri açtırma yetkisini haizdir.”

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2011/2395 Esas ve 2011/17394 Karar

Borçlulara ait menkul malların haciz ve muhafazası amacıyla talimat alındığını, haciz talimatında "borçlunun kapısının çilingir marifeti ile açılması" ibaresinin geçmediğinden bahisle, kapalı olan kapıları açtırmayıp haciz ve muhafaza işlemi yapmaktan imtina ettiğini, icra müdürlüğünün 22/10/2010 tarihli kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.  Mahkemece, “Şikayetin kabulü ile; Talimatta yazılması zorunlu olmayıp alacaklı veya vekilinin talebi halinde kapalı yerlerin icra müdürlüğünce açtırılmasına, icra müdürlüğünün 22/10/2010 tarihli kararının kaldırılmasına,” karar verilmiştir. İ.İ.K. nun 80. maddesinde; "icra memuru haczi kendi yapabileceği gibi yardımcı veya kâtiplerinden birine de yaptırabilir. Borçlu haciz sırasında malın bulunduğu yerde bulunmaz ve hemen bulundurulması mümkün olmazsa haciz, gıyabında yapılır. İcra memurunun haciz yapıp yapmama konusunda takdir yetkisi bulunmamaktadır. Haciz işlemi bizatihi zor kullanmayı gerektirdiğinden tarafların ayrıca talebine gerek olmaksızın icra memuru haciz işlemi için gerekiyorsa kilitli yerleri açtırma yetkisini haizdir.

8. Zabıta Memurlarıyla Muhtarların Vazifeleri

Zor kullanma hususunda bütün zabıta memurları icra memurunun yazılı müracaatı üzerine kendisine muavenet (yardım) ve emirlerini ifa etmekle mükelleftirler. Köylerde haczi yapan memurun emirlerini muhtarlar da ifaya mecburdurlar.

Haciz mahallinde meydana gelebilecek her türlü olumsuz hal ve davranıştan kaçınmak adına icra memuru resen kolluğa başvurabileceği gibi taraf vekillerinden herhangi birinin talebi üzerine de kolluktan yardım alınabileceği hususu kanun hükmü ile düzenleme altına alınmıştır.

9. Kıymet Takdiri

Haczi yapan memur, sicile kayıtlı mallar hariç olmak üzere haczettiği malın kıymetini takdir eder. İcabında bilirkişiye müracaat edebilir. Sicile kayıtlı malın kıymet takdirinin bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı ve bu konuda Adalet Bakanlığınca izin verilen bilirkişilere, bunların bulunmaması hâlinde listede kayıtlı diğer bilirkişilere yaptırılması zorunludur.

Memur tarafından mahallinde yapılan menkul haczi kapsamında haczi yapan memur sicile kayıtlı olmayan mallar yönünden haczettiği mahcuzun kıymetini belirler ve bunu tutanağa yazar. 

10. Muhafaza Tedbirleri

Haczedilen taşınır malların muhafaza edilmesi için alınması gerekli tedbirler, İcra ve İflâs Kanunu’nun 88’inci maddesinde düzenlenmiştir. Haczedilen taşınır mallar üzerinde alınan muhafaza tedbirleri, icra dairesinin, istediği zaman, söz konusu mallara el koyabilme imkânına sahip olmasını temin eder. Muhafaza tedbirleri ile asıl olarak amaçlanan, haczedilen taşınır malların, paraya çevirme aşamasında, icra dairesinin elinde bulunmasını sağlamaktır. Bir diğer ifade ile, muhafaza tedbirleri ile haczedilen taşınır malların paraya çevrilip, elde edilen gelirle alacaklının alacağının ödenmesi suretiyle, icra takibinin amacına ulaşması garanti altına alınmak istenir. Muhafaza tedbirleri, çok çeşitli görünüm biçimlerine sahiptir. İcra müdürü, haczedilen taşınır mallara, bizzat el koyup, icra dairesinde muhafaza altına alabilir veya bir yediemine teslim edebilir yahut istenildiği zaman verilmek şartıyla, borçlu ya da üçüncü kişinin elinde bırakabilir. İcra ve İflâs Kanunu’nun 89’uncu maddesi uyarınca, üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi gönderilmesi de muhafaza tedbiri niteliğindedir. Para, banknot, hamiline yazılı senet, poliçe ve sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ile diğer kıymetli taşınır mallar haczedilince, icra dairesi tarafından muhafaza altına alınması gerekir (İİK m. 88, I). Bu niteliklere sahip taşınır mallar haczedildiğinde, borçluda veya üçüncü kişide bırakılamaz; icra dairesi tarafından bunlara el konulması ve İcra ve İflâs Kanunu’nun 9’uncu maddesine göre, bir bankaya tevdi edilmesi gerekir.

Para, banknot, hamiline yazılı senet, poliçe ve sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ile diğer kıymetli şeyler dışında haczedilen diğer taşınır mallara, icra müdürü tarafından fiilen el konulması gerekmez; hukuken el konulması, haczedilmiş olması için yeterlidir. İcra müdürünün, alacaklının muvafakati ile taşınır malları bizzat borçlunun elinde bırakması veya bir yediemine bırakması haczin geçerliliğini sağladığı için, hukukî el koyma tabiri kullanılmaktadır. Konuyla ilgili Yargıtay kararı aşağıya derç edilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2020/2299 Esas ve 2020/5983 Karar

“İİK’nin 88/1. Maddesinde: “Haczolunan paraları, banknotları, hamiline ait senetleri, poliçeleri ve sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ve diğer kıymetli şeyleri icra dairesi muhafaza eder…” düzenlemesi yer almaktadır. Taşınırlarda haczin geçerli olabilmesi için haczi yapan memurun haciz iradesinin belirli bir şekilde haricileşmiş olması yeterli olup, yasada açıklanan ayrıcalıklı durumlar dışında fiili el koyma ve muhafaza tedbiri gerekli değildir. İİK’nin 88/1 maddesinde bu genel kural ile ilgili istisnai haller sayılmıştır. Buna göre madde metninde geçen taşınır eşyalar söz konusu olduğunda haciz merasiminin tamamlanabilmesi için, haczedilen eşyaların fiilen el konularak icra dairesinde muhafaza edilmesi gerekir. Somut olayda Konya İcra Müdürlüğünün 2015/1656 E. Sayılı dosyasında 06.02.2015 tarihinde yapılan ihtiyati hacizde 25.4.2015, 25.3.2015, 12.2.2015 ve 20.1.2015 tarihli borçlu adına ciro edilmiş 4 adet bono haczedilerek davalı üçüncü kişiye yediemin olarak bırakılmıştır, fiilen el koyma ve icra dairesinde muhafaza edilme koşulları gerçekleşmemiştir. O halde, mahkemece davanın geçerli bir haciz bulunmadığından ön koşul yokluğundan reddi gerekirken işin esası incelenip sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.”

11. Hacizde Yediemin

Yediemin, haczedilen malın satışı gerçekleşinceye kadar muhafaza edilmek üzere teslim edilen kişidir. Haczedilen mallar, Adalet Bakanlığı tarafından yetki verilen gerçek veya tüzel kişilere ait lisanslı yediemin depolarında muhafaza edilir. Haczedilen malın yedieminde bulunduğu süre içinde ücretler Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenecek tarifeyle belirlenir. Muhafaza altına alınmasına karar verilen mallar, depo görevlisi tarafından haciz mahallinde teslim alındıktan sonra giriş makbuzu düzenlenerek depoya alınır ve depo emanet kaydı yapılır. Mallar teslim alınırken mevcut durumunu tam olarak yansıtacak şekilde fotoğrafı çekilir veya kamera kaydı alınır. Teslim edilen malın haciz tutanağında yer alan nitelikleri taşıyıp taşımadığı, araç, makine veya elektronik cihazların çalışır durumda olup olmadığı, herhangi bir parçasının eksik bulunup bulunmadığı, araçların plaka, şasi ve motor numaralarının ruhsat bilgileri ile uyumlu olup olmadığı kontrol edilip tutanağa bağlanarak giriş makbuzuna eklenir. Haciz tutanağı ile giriş makbuzu arasında çelişki olması halinde haciz tutanağına itibar edilir. Teslim alınan malın cins, tür, renk, marka, model, numara ve ölçü gibi benzerlerinden ayırmaya yeterli bütün nitelikleri ile dosya numarasını, tarafların isim ve unvanlarını gösteren barkot veya benzeri sistemler kullanılmak suretiyle üretilmiş bir etiket eşyaya yapıştırılır.

İcra dairesi, yedieminde bulunan ancak artık muhafazasına gerek kalmayan malı, uygun bir süre içerisinde geri almasını ilgililere bildirir. Belirlenen süre içerisinde eşya geri alınmazsa, icra müdürü icra mahkemesinin kararı ile taşınır malların satışına ilişkin kurallara göre bu mallar satılır. Satıştan elde edilen miktarla malın yedieminde durduğu süredeki ücreti ve satış giderleri ödenir. Satıştan artan miktar muhafaza edilir. Bu konuda sorun yaşanırsa icra mahkemesi tarafından basit yargılama usulüne göre çözülür.

12. Hacizde Yedieminin Hukuki Sorumluluğu

Yediemin, icra dairesi tarafından haczedilip kendisine bırakılan malları icra dairesinden istendiği anda teslim aldığı şekilde iade etmek zorundadır. Bu suretle eline bırakılan malların kendisine yüklenemeyecek bir sebepten dolayı telef veya ziyanı ispat edemeyen yediemin işletmesi hakkında ceza takibinden başka öncelikle tespit edilmiş olan kıymetler, hükme gerek kalmaksızın icra dairesince resen tazmin ettirilir. Bu kıymetleri tazmin ile mükellef olanlar, icra dairesinin bu baptaki talep ve kararına karşı icra mahkemesine, şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.

13. Yediemindeki Malın Teslim Edilmesi

Yediemin depolarında muhafaza edilen mal, ilgili icra ve iflas dairesi veya adli birimin yazılı talimatı ya da kararı olmadıkça depodan çıkarılamaz. Yazıda veya kararda belirtilen şahsın kimliği tam olarak tespit edildikten sonra ve malın giriş makbuzundaki nitelik ve vasıfları taşıyıp taşımadığı belirlendikten sonra çıkış makbuzu düzenlenmek suretiyle mal teslim edilir. Çıkış makbuzunun bir sureti icra dairesine gönderilir. Muhafaza altına alınan malın icra dairesi tarafından bizzat teslimi gereken hallerde teslimat, icra memuru tarafından yerine getirilir.

14. Borçlunun İmzadan İmtina Etmesi

Sosyal Güvenlik Kurumu İcra Memurluğu Yönetmeliği Madde 8-a maddesine göre icra memurları “İlgililerin kimliklerini istemek ve kimlik bilgilerini tutanağa kaydetmek, yetkisine sahiptirler.” Bu hüküm gereğince borçlunun imzadan imtina etmesi durumunda icra memuru bu durumu tutanağa geçirip imzadan imtina ettiğine ilişkin şerh düşmelidir. Aksi halde haciz tutanağında sadece “Borçlu hazır” ibaresinin olup borçlunun imzadan imtina ettiğine dair şerhin düşülmemesi sonucunda bu durum hak kayıplarına sebebiyet verecektir. İmzadan imtina eden borçlunun durumu tutanağa geçirildikten sonra artık 103 davetiyesi prosedürleri uygulanmayacak, borçlunun haciz tarih itibarıyla hacizden haberdar olduğu kabul edilecek ve bu tarih itibarıyla borçlunun şikâyet süresi 7 gün olacaktır. Ayrıca, haczedilen mal daha önce ihtiyaten haczedilmişse ihtiyatî haciz sahibinin iştirak hakkı ile haczedilebilen malların değeri alacağı karşılamazsa veya borçlunun haczedilebilir malı bulunmazsa, bu durum da tutanağa yazılacaktır. Söz konusu hukuki süreçle ilgili Yargıtay Kararları aşağıya derç edilmiştir.

12. Hukuk Dairesi 2012/13423 Esas ve 2012/29664 Karar

“Somut olayda, şikayete konu taşınmazın 12/11/2009 tarihinde haczine karar verildiği, söz konusu haczin borçluya 08/07/2010 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir. İcra müdürlüğünce 17/06/2010 tarihinde yapılan fiili haciz ve kıymet takdiri tespitine ilişkin tutanakta “Borçlu hazır” ibaresi yer aldığı halde, borçlunun tutanakta imzası bulunmadığı gibi imzadan imtina ettiğine ilişkin bir şerh de yer almamaktadır. Anılan tutanakta da belirtildiği üzere, bir hususta düzenlenen tutanak, hazır bulunanlarca birlikte imza edilir, imzadan imtina durumu varsa bu da tutanağa yazılır. Düzenlenen kıymet takdiri tutanağında ne borçlunun imzası ne de imzadan imtina şerhi yer almaktadır. Ayrıca, borçlunun hazır olduğunun kabulünü gerektirecek, yapılan kıymet takdiri işlemine karşı beyanı dahi alınmamıştır. Dolayısıyla, kıymet takdiri işlemi sırasında borçlunun hazır olduğu ve haciz işlemini öğrendiğinin kabulü mümkün değildir. Taşınmazın haczinden sonra, haciz işleminin tebliğine ilişkin 08/07/2010 tarihinden önce borçlu tarafından yapılan bu haciz işleminin öğrenildiğinin kabulünü gerektirecek nitelikte dosyada yapılmış bir işlem de bulunmamaktadır. O halde, mahkemece, yukarıda açıklanan İİK.nun 82/12.maddesi gereğince işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde şikayetin süre aşımı nedeniyle reddi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerektiği halde sehven onandığı anlaşılmakla, Dairemizin onama kararının kaldırılarak mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması cihetine gidilmiştir.”

12. Hukuk Dairesi 2011/5849 Esas ve 2011/22538 Karar

“Borçlu hakkında başlatılan takipte 14.07.2009 tarihinde düzenlenen haciz tutanağında borçlu hazır olarak gösterilmiş ve imzadan imtina ettiği belirtilmiştir. Borçlunun bu tarihte hacizden haberdar olduğu ve İİK'nun 16. maddesine göre, 7 gün içinde şikayette bulunmadığı anlaşıldığından istemin süre yönünden reddi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. İİK'nun 8/son maddesinde; "icra ve iflas davalarının tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir" hükmü yer almaktadır.”

15. İcra Müdür veya Müdür Yardımcısının İmza Eksikliği

Haciz tutanağında icra müdürünün ya da icra müdür yardımcısının imzasının eksikliği hususunu incelediğimizde bu imzaların yokluğu, haczin yapıldığını ispat edebilen tek belge olan haciz tutanağının hükümsüz olmasına sebep olacak ve haciz işleminin yapıldığının ispatının imkanı kalmayacaktır Yargıtay’ın, “12. HD., 22.9.2011, E. 2011/1095, K. 2011/17148 sayılı kararında imza eksikliğinin işlemin geçerliliğini etkilediği yönündeki bir kararında, İİK m. 8’i ve İİK Yön.m. 49’u nazara alarak, icra müdürü veya yardımcısı ya da katibi ile birlikte tellalın da hazır bulunarak, ihale tutanağını imzalamalarının zorunlu olduğuna, ihaleye ilişkin tutanakta icra müdürünün imza ve mührünün bulunmaması durumunda tutanağın geçersiz olacağına ve ihalenin feshine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.