YAYINLANMA : 18.09.2021 - 23:16 / GÜNCELLEME : 27.12.2022 - 12:17
BORCUN TAKSİTLE ÖDENMESİ (İcra ve İflas Kanunu 111. Madde İncelemesi)
Borçlu alacaklının satış talebinden evvel borcunu muntazam taksitlerle ödemeği taahüt eder ve birinci taksiti de derhal verirse icra muamelesi durur.
Şu kadar ki borçlunun kafi miktar malı haczedilmiş bulunması ve her taksitin borcun dörtte biri miktarından aşağı olmaması ve nihayet aydan aya verilmesi ve müddetin üç aydan fazla olmaması şarttır.
(Ek fıkra: 9/11/1988-3494/13 md.; Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2003-4949/26 md.) Borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları sözleşme veya sözleşmelerin devamı süresince 106 ve 150/e maddelerindeki süreler işlemez. Ancak bu sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı aşması hâlinde, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlar.
(Değişik fıkra: 9/11/1988-3494/13 md.) Taksitlerden biri zamanında verilmezse icra muamelesi ve süreler kaldığı yerden devam eder.
I. GENEL OLARAK
Pratik uygulamaya katkı sağlaması açısından sıkça kullanılan ve kanun koyucunun icra ve İflas kanunu paraya çevirme kısmında müstakil olarak düzenleme altına aldığı borçluya satıştan evvel bir çıkış yolu bulmak adına taksitle ödeme açık bir biçimde düzenlenmiştir. Borçlu hakkında başlatılan takibin kesinleşmesinden sonra yani takipte borçluya karşı yöneltilen alacağa süresi içerisinde itiraz edilmesi halinde itirazın kaldırılması yahut iptali, borca herhangi bir itiraz olunmaması halinde yasal süre içinde takibin kesinleşmesinden sonra borçlu borcunu taksitle ödeyebilir.
Takibin kesinleşmesinden sonra borçlunun mal varlığına herhangi bir haciz konulmadan evvel borcun taksitlendirilmesi alacaklının kabulüne bağlanmışken; hacizden sonra, satış talebinden önceki süre zarfında borçlunun dosya borcu kadar malının haczedilmesi halinde borçlunun icra dairesine başvurusu ile güncel dosya borcunun dörtte birini peşin yatırması kalan borcunu da eşit taksitler halinde üç ayı geçmeyecek şekilde belirlenen gün ve miktarda yatırması koşulu ile icra muameleleri durur. Hacizden sonraki bu durumda alacaklının kabulü şartı aranmamakta olup sadece borçlunun talebi gerekmektedir.
Borçlu hakkında başlatılan takibin kesinleşmesinden sonraki evrede alacaklının kabulü halinde borçlunun malvarlığı üzerine herhangi bir haciz uygulansın ya da uygulanmasın dilediği taksit ve miktarlarda borcun taksitle ödeneceği hakkında bir anlaşma yapabilirler.
İcra ve İflas kanunu 111. Maddesindeki şartlar aşılarak alacaklının kabulü halinde ancak on yılı aşmayacak bir şekilde dosya borcu taksitlendirilebilir. Borcunu taksitle ödemek isteyen ve alacaklısı ile anlaşan alacaklı-borçlu bizzat icra dairesine gelerek bu talepte bulunabileceği gibi borçlunun takibin başlatıldığı yer dışında bulunması halinde bulunduğu yer (talimat icra dairesi) icra dairesinden esas icra dairesine bu talebin gönderilmesi ve posta masrafını da beraberine eklemesi halinde alacaklısına-vekiline taksit sözleşmesinin tebliğ edilmesi ve kabulü halinde taksit sözleşmesi kurulmuş olacaktır.
İcra daireleri ile yapılacak yazışmaların sıhhati yönünden daha hızlı, etkin ve verimli sonuç alınabilmesi adına https://vatandas.uyap.gov.tr/main/vatandas/giris.jsp?v=3780 vatandaş uyap portal üzerinden elektronik imza ve mobil imza uygulamaları edinilerek kolaylıkla tüm icra dairelerine ulaşım sağlanabilmekte, bu yol ile postada geçen süreler beklenmeksizin işlemler yapılabilmektedir.
II. TAKSİT SÖZLEŞMESİNİN İCRA TAKİBİNE ETKİSİ
- Borçlu ile alacaklının anlaşarak taksit sözleşmesi yapması halinde, borçlu hakkında başlatılan takip durur.
- Borçlunun dosya borcu kadar malının haczedilmiş olması halinde alacaklının kabulü olmasa dahi borcun dörtte birini peşin, kalanını belirli gün ve miktarda, üç taksiti aşmayacak şekilde ödeyeceğini belirtmesi halinde takip durur.
- Taksit sözleşmesinin geçerliliğini devam ettirdiği süre zarfında İcra ve İflas Kanunu 106. Madde ile 150/e maddelerinde yazılı satış isteme süreleri işlemez.
- Borçlu ile alacaklını birlikte yapmış oldukları taksit sözleşmesi kapsamında sözleşmenin devam etmesi halinde zamanaşımı süresi işlemez, durur.
- Borçlunun taksitlerden birini ödememesi halinde alacaklının talebi üzerine takibe kaldığı yerden devam edilir.
III. TAKSİTLE ÖDEME ANLAŞMASI – TAAHÜT VERMENİN CEZAİ SORMLULUĞU
Borçlusu ile anlaşan alacaklı, aralarında bir taksit sözleşmesi düzenleyebilir. Bu sözleşme kapsamında borçluya dilediği tutar ve sayıda borcu taksitlendirebilir. Ancak İcra ve İflas Kanunu 340. Maddesi ile düzenleme altına alınan borçlunun ödeme şartını ihlali halinde ceza verilebilmesi için; borçlu tarafından ödenecek miktarın tam olarak belirlenmesi, taksit sayısının ve ödeme tarihlerinin açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda alacaklını muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını geçerli bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun alacaklının şikayeti üzerine üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlunun borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağ öderse tahliye edilir. Ödemelerini tekrar keser ise hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.
IV. GÜNCEL YARGI KARARLARI
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/1774 Esas ve 2021/2315 Karar
(…) Dosya kapsamına göre; 2004 sayılı Kanun'un 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlal suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiği, 09/08/2019 tarihli taahhütnamede taahhüt tarihinden taksitlerin tamamının ödeneceği tarihe kadar işleyecek faizini 3.868,72 Türk lirası olarak gösterildiği ancak takip tarihinden taahhüt tarihine kadar işlemiş faiz hususunda açıklık bulunmadığı, işlemiş ve işleyecek faiz miktarlarının ayrı ayrı hesaplanarak gösterilmediği gibi alacaklının takip tarihinden taahhüt tarihine işlemiş faizden feragat beyanının da yer almadığı ve bu nedenlerle işleyen ve işleyecek faiz miktarının taahhüt tutanağında ayrı ayrı gösterilmemesi nedeniyle belirsizlik bulunduğu ayrıca borçlu tarafından ödenmesi gereken tahsil ve başvuru harçlarının da taahhüt tutanağında gösterilmediğinden taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği (…)
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/7710 Esas ve 2020/10119 Karar
(…) Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dosya içinde bulunan 4.10.2011 tarihli "Borç İkrarı ve Ödeme Taahhüdü" başlıklı belgeye göre borçlunun ticari kredi kullanımından kaynaklanan 88.914,58 TL borcunu dört taksitte ödemeyi taahhüt ettiği, 33.047,86 TL tutarındaki son taksitin ödenmemesi üzerine, 14.09.2012 tarihli "Borç İkrarı ve Ödeme Taahhüdü" başlıklı anlaşma ile borcun üç taksitte toplam 36.099,17 TL olarak ödenmesi hususunda anlaşma sağlandığı, borçlunun bu tarih itibariyle kalan borcunun bu miktarda olduğu ancak bu taksitlerin ödenmediği kabul edilerek, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan harici ödemeler ve taşınmaz satış bedeli dikkate alınarak hesaplama yapılmış ve buna göre karar verilmiş ise de; 4.10.2011 ve 14.09.2012 tarihli "Borç İkrarı ve Ödeme Taahhüdü" başlıklı belgelerde, ödemeler gününde yapılmadığı takdirde ödeme planına uygulanan faiz oranının geçerli olmayacağı ve sözleşme ile belirlenmiş olan temerrüt faizinin uygulanacağı, hukuki takip işlemlerinin kaldığı yerden bankayla imzalanan sözleşme şartlarıyla devam edeceği, bu ödeme planının borcun tecdidi veya temdidi anlamına gelmediği belirtilmiş olup, bu belgeler TBK'nun 133. maddesine göre açık yenileme iradesi içermediğinden borç yenileme sözleşmesi sayılamaz.
Bu durumda mahkemece; dosya içinde bulunan ve takip dosyalarındaki borç miktarı esas alınarak düzenlenen 08.04.2019 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi isabetsiz olup, mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekirken, Dairemizce onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.(…)
Yargıtay 12 Hukuk Dairesi 2013/16546 Esas ve 2013/23211 Karar
(…) Somut olayda, satışa konu gayrimenkullerin alacaklının talebi üzerine 01.11.2006 tarihinde haczedildikleri ve 02.12.2011 tarihli ihale ile satıldıkları görülmektedir. Haciz tarihi itibari ile yürürlükte bulunan İİK'nun değişiklik öncesi 106. maddesine göre gayrimenkullerde satış isteme süresi 2 yıldır. Her ne kadar borçluların satış isteme sürelerinin geçmiş olması nedeni ile haczin düştüğüne dair şikayeti, İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 17.04.2012 tarih ve 201171229 E.- 2012/417 K. sayılı kararı ile reddedilmiş ve bu kararın temyiz talebi İİK'nun 363. maddesi gereği temyizi kabil bir karar olmadığından reddedilmiş ise de bu husus ihalenin feshinde şikayet ile inceleme konusu yapılabilecektir. Somut olayda da borçlular bu konuyu şikayet konusu yaptıklarından mahkemece incelenmesi gerekmektedir. İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 17.04.2012 tarih ve 201171229 E.- 2012/417 K. sayılı kararında alacaklı vekilinin taahhüdü kabulden sonra ilk işleminin 07.08.2007 tarihinde gerçekleştiği ve bu tarihte taahhüdü ihlalin gerçekleştiği, satış isteme sürelerinin de bu tarihten itibaren hesaplandığı belirtilmiş ise de, yukarıda izah edildiği üzere İİK'nun 111/son maddesi gereği süreler ihlali öğrenme tarihinden değil, taksitlerden birinin gününde ödenmemesi ile kaldığı yerden işlemeye devam eder.
O halde mahkemece, borçlular tarafından verilen taahhüde göre İİK'nun 111/son maddesi uyarınca taksitlerin zamanında ödenip ödenmediği araştırılarak, ödemenin gerçekleşmediği taksit tarihi esas alınmak sureti ile satış isteme süresinin kaldığı yerden işletilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/7445 Esas ve 2018/8542 Karar
Somut olayda; icra dosyasında bulunan 29.03.2012 tarihli ve 27.03.2013 tarihli ödeme taahhütlerinde alacak kalemlerinin ayrıntılı belirtilmediği, her bir taksitin toplam borç miktarının dörde birini karşılamadığı ve ilk taksitin de borçlu tarafından ödenmediği anlaşıldığından geçerli bir ödeme taahhüdü söz konusu olmayıp İİK'nun 150/e maddesinde belirtilen sürelerin kesilmesi mümkün değildir.
O halde, borçlu hakkında yeniden başlatılan ve birleştirilmesine karar verilen ... 25. İcra Müdürlüğü'nün 2012/3656 Esas sayılı dosyasında gönderilen icra emrinin borçluya 15.03.2012 tarihinde tebliğ edildiği, alacaklının ise 18.03.2015 tarihinde ipotekli taşınmazların satışını talep ettiği görülmekle İİK'nun 150/e maddesinde belirtilen 2 yıllık süre içerisinde taşınmazların satışının istenmediği açık olup, mahkemece ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken ödeme taahhüdünde alacaklının imzasının olduğundan bahisle geçerli bir ödeme taahhüdünün varlığının kabulü ile satış talebinin süresinde olduğu belirtilerek şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir.
V. SONUÇ
İcra ve iflas kanun 111. Maddesi ile borcun taksitle ödenmesi düzenlenmiş olup bu kapsamda takip konusu borcun hacizden önce icra müdürlüğü tarafından taksitlendirilmesinin mümkün olmadığı, hacizden evvel ancak alacaklının kabulü ile taksit sözleşmesinin hüküm ve sonuç doğuracağına,
Borçlunun borca yeter miktarda malının haczedilmiş olması ve haczedilen mahcuzlara yönelik kıymet takdirinin tespit edilmiş olması gerektiğine,
Tespit olunan miktarın dosya borcundaki borca tamamıyla yetmesi gerektiğine,
Yeter miktarda haciz yapılması halinde alacaklının herhangi bir muvafakati olmaksızın sadece dosya borçlusunun icra dairesine başvurusunun yeterli olacağına,
Güncel dosya borcunun dörtte birinin icra dosyasına peşinen ödenmesi gerektiği ve kalan borcu üç taksiti aşmaması gerektiğine,
Alacaklı tarafından icra dosyasına satış talebinde bulunulmamış olması gerektiğine,
Borçlu hakkında başlatılan takibin kendiliğinden duracağına (İİK 111/2),
Duran takip kapsamında satış isteme sürelerinin işlemeyeceğine ( İİK 106-150/e),
Taksitlerden herhangi birisinin süresi içinde ödenmemesi halinde takibe kaldığı yerden devam edilebileceğine,
Alacaklı ve borçlunun anlaşarak icra dairesinde bir ödeme taahhüdü imza etmeleri halinde borçlu tarafından ödenecek toplam miktarın (takip çıkışı, masraf, icra harcı, vekalet ücreti, faiz) belirlenerek gösterilmesi, borcun taksit sayısı ile taksitlerin ne kadar miktarda olduğunun ve ödeme gününün açıkça belirtilmesinin aksi halde alınacak taahhüde uyulmaması halinde İİK 340 md. göre borçlunun ödeme şartını ihlali halinde bir ceza verilemeyeceği hususlarına dikkat edilmesinin ilgililerine faydalı olması dileğiyle.